23 Yıldır Acım Hala Taze
Öldürülmesinin üzerinden 23 yıl geçen gazeteci Metin Göktepe'nin çalışma arkadaşı gazeteci Polat, o dönemde gazetecilerin öldürüldüğünü, şimdiyse gazeteciliğin öldürülmek istendiği bir dönemden geçildiğini ifade etti. Anne Göktepe ise '23 yıldır acım hala taze' diyor.
8 Ocak 1996 tarihinde İstanbul Ümraniye Cezaevi’nde öldürülen tutukluların cenaze haberini takip etmek için gittiği Alibeyköy’de polislerce dövülerek öldürülen Evrensel Gazetesi muhabiri Metin Göktepe’nin aramızdan ayrılalı 23 yıl oldu.
Anne Fadime Göktepe, acısının hale taze olduğunu söylüyor.
Aradan geçen 23 yıla rağmen kendisi için hiçbir şeyin değişmediğini sözlerine ekleyen Göktepe, oğlunu kaybetmesinin ardından nerede bir açıklama varsa oraya gittiğini belirtiyor ve sözlerine şöyle devam ediyor:
“Hangi gazeteciyi içeriye attılarsa gittim. Şimdi birisi şu an başa çıkmış hiç kimseyi istemiyor. Nerede iyi bir insan nerede aydın bir insan varsa içeridedir. Yeter artık barış ve adalet olsun istiyorum. İnsanın hakları verilsin istiyorum. Çocuklar içeri girmesin, öldürülmesin istiyorum. Anneler ağlamasın istiyorum.”
‘Gazetecilik öldürülmek isteniyor’Evrensel Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Polat ise 90’lı yıllarda gazetecilerin ‘öldürülerek susturulmaya’ çalışıldığını, bugün ise ‘gazeteciliğin öldürülmek istendiği’ni söyledi:
“Kayıp ve faili meçhul cinayetlerin ardından gelen bir süreçti. O dönem gazetecilerin dövülerek ya da öldürülerek susturulmaya çalışıldığı bir dönemdi. Bu tür şeyler, Türkiye basın tarihinde çok fazla. Bugün de gazeteciliğin öldürülmek istendiği bir dönemden geçiyoruz. Bu da farklı biçim ve metotlarla yapılıyor. Buna en iyi örnek de, 150’den fazla gazetecinin tutuklu olması. KHK İle kapatılan DİHA Muhabiri Nedim Türfent’in yargılandığı dava çok özel bir davadır. 24 tanıktan söz ediyoruz. Tanıkların 20’ye yakını baskı sonucu, işkence ile Nedim’in aleyhinde ifade vermeye zorlandıkları, mahkemede bütün basın ve mahkeme heyetinin huzurunda itiraf etmelerine rağmen o işkenceyi yapan polislerle ilgili herhangi bir dava açılmadığı gibi örgüt üyeliğinden bir mahkumiyet verildi. Bu örnek, bu dönem gazeteciler üzerindeki baskıların ağır koşullarını gösteriyor.
“Metin’in ‘ben bu haberi mutlaka izlemeliyim’ diye gitmesi ve haberi barikatın arkasındaki gerçeği almak için bedel ödemeyi göze alması, bugün de gazetecilerin basın davalarına sahip çıkması, gerçeği yazmada ısrar etmesidir. Dolayısıyla halkın haber alma hakkını kullanmakta ısrar etmesi gibi bir süreç var. Direnen ve gerçeğe sahip çıkmak bakımından dik duran bir gazeteciliğin güçlü olduğunu söyleyebiliriz.”
Polat, son olarak ‘haber alma hakkı’na sahip çıkma çağrısında bulundu.
“Metin Göktepe davasında bir gazeteciyi öldüren devletin üniformalı görevlileri ceza aldıysa bu halkın da sahiplenmesi sayesinde oldu. O sahiplenme zayıf olsaydı bu sonuç da çıkmayacaktı. Bugün de hem basın örgütleri hem de halk ‘haber alma hakkına’ daha güçlü sahip çıkmalı.