Başak: Örgütümün ve Sokağın Sesi Olmak İçin Adayım
Mehmet Şakir Başak, parti meclisine seçildiği takdirde yapmak istediklerini, 25 gün boyunca genel başkanla birlikte gerçekleştirdiği adalet yürüyüşünü, 7 bölge 7 ilçe projesini ve partiyle ilgili değerlendirmelerini gazetemiz Ege Politik ile paylaştı.
Başak: Örgütümün ve Sokağın Sesi Olmak İçin Adayım
GÖZDE CEYHANBAŞI / ÖZEL RÖPORTAJ - Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) büyük bir heyecanla olağan kurultaya hazırlanırken partinin üst kademelerinde görev almak isteyenler adaylıklarını açıklamaya devam ediyor. Genel başkanlık yarışının her geçen gün heyecana sahne olduğu CHP’nin İzmir’de kendine has üslubuyla eylem ve projeleriyle dikkat çeken Konak İlçe Başkanı Mehmet Şakir Başak, parti meclisi üyeliğine aday olduğunu açıkladı. Heyecanından ve isteğinden hiçbir şey kaybetmediğini gözlemlediğimiz Başak, iddialı olduğunu ve yapılmayanı yapmaya geleceğini söylüyor. Sorularımıza içtenlikle yanıt veren Mehmet Şakir Başak, parti meclisine seçildiği takdirde yapmak istediklerini, 25 gün boyunca genel başkanla birlikte gerçekleştirdiği adalet yürüyüşünü, 7 bölge 7 ilçe projesini ve partiyle ilgili değerlendirmelerini gazetemiz Ege Politik ile paylaştı.
Neden Parti Meclis Üyeliğine aday olmaya karar verdiniz?
‘Yapılmayanı yapmak, örgütümün sesi olmak için adayım’Öncelikle CHP’de siyasete neden başladım? Oradan başlayalım. Her şeyden önce siyaset yapma nedenimiz ülkede var olan sorunları ortadan kaldırmaya yöneliktir. CHP’nin temelinin birlik ve dayanışmaya dayalı, Cumhuriyet değerlerine sahip çıkmaya yönelik bir siyaset yapma zemini olduğundan dolayı siyasete CHP’de başladım.
Peki neden Parti Meclisine adayım? Partimde İl Genel Meclis Üyeliği, İl Yöneticiliği, İl Delegelikleri ve Üst Kurultay delegelikleri yaptım. Üç dönemdir de Konak İlçe Başkanıyım. Oturduğumuz koltukları; yaptığımız işleri, fikir ve düşünsel anlamda sokağa yansıtıp ulaştırmak için araç olarak kullandık. Bugüne kadar yaptıklarımız, ben merkezli siyaset anlayışının artık yok olması gerektiği düşüncesiyle kitlelere ulaşmak ve sokağın sesi olmak, CHP temeli olan siyasete katkı sunmaktı. Konak ilçesinde yapmak istediğimizin büyük bir çoğunu yaptık. İlçe başkanı olarak yapabileceklerimiz sınırlı. Artık daha geniş bir kitleye ulaşmamız ve siyasetimizi daha geniş bir alana yaymamız gerekiyor. Geldiğimiz nokta, duvarlarımızı aşmamızı gerektiriyor. Birazdan da bahsedeceğim siyaset anlayışımızı yaygınlaştırmak için aday oluyorum. Benim 16 kişilik yönetim kurulu üyemin her biri bir takım olarak seçildi ve ilçe başkanlığı yapacak birikimdeki kişilerden dizayn edildi. Ben olmasam da bu gemiyi yürütmeye devam edecek bir anlayış da burada hakim olabilecek.
CHP’nin 100 yıllık bir çınar olduğunu ve ülkenin her köşesinde örgütünün var olduğunu hepimiz biliyoruz. Bizim olmazsa olmazımız olan dayanışmamızın ve kendi içimizdeki örgütlülüğümüzün ne kadar zayıfladığını tespit ettim. Bunun üzerine, ilçe başkanlığına geldiğim ilk dönemde bir proje hazırladım. ‘7 Bölge 7 İlçe Kardeşçe’ adını verdiğimiz bu proje kapsamında Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’na bu projeyi sundum, izin istedim. Kabul etti. 7 Bölge 7 İlçe Kardeşçe Projesi kapsamında Türkiye’nin her bölgesinden birer ilçe seçerek o ilçe sokaklarında gezerek, ilçe örgütlerimizle ve başkanlıklarıyla iletişim kurarak tam 11 bin kilometre yol yaptık. Sonrasında ilçe başkanlarımızı İzmir’e davet ederek bir sempozyum hazırladık. Bu sempozyum ve 7 bölgenin sahasında elde ettiğimiz fikir ve düşünceleri bir rapor haline getirdik. Akademisyenlerin katkılarıyla birlikte Anadolu Raporu adında bir sonuç hazırlayıp Genel Merkeze sunduk. Projenin devam edebilmesi için Genel Merkezin işin içine girmesi gerek, bunun bir politika haline gelmesi gerekiyor. Bu bir başlangıçtı. Eksikleri analiz etmek, ortak paydada buluşmak, söylem geliştirmek adına, CHP İzmir Konak’tan böyle bir proje geliştirdik. Bugüne kadar yürüttüğümüz siyaset sokak ve halk siyasetidir. Diyalog kurarak, insanların hassasiyetlerinin farkına vararak, onlara ulaşabilecek eylem tarzıyla siyaset yapıyoruz. Bir millet olduğumuz bilincini yansıtabilmek, milleti oluşturan unsurların her kesimden kendini içinde görebileceği şekilde ortak paydayı geliştirmek adına siyaset yapıyoruz.
‘Sokağın sesi Parti Meclisinde az çıkıyor’Bizim CHP olarak çok önemli bir misyonumuz ve tarihi sorumluluklarımız var. Örneğin sokağın sesi olmak, örgütümüzle sokağa ulaşabilmek gibi. Sokağın sesinin parti meclisinde az olduğunu düşünenlerdenim. Bu nedenle, bu fikir ve düşünceyi, örgütlerle diyaloğa girmeyi, bu projeleri genişletme adına bir araç olarak ilkelerimizi ve değerlerimizi militan bir anlayışla, bir dava adamı olarak yansıtabilmek için aday oluyorum. Siyaset anlayışımızda ‘ben’ anlayışının olmaması gerekir. Toplumun özlemiş olduğu, ben merkezli anlayışın ortadan kalkması için içimizdeki ‘ben’i söküp attık. ‘Biz olma’ siyaseti yapıyoruz. Ben ve sen olma anlayışını bir kenara bırakıp biz olma zamanı geldi de geçiyor. Dediğim gibi, Cumhuriyet Halk Partililerin tarihsel sorumlulukları var. Ben bir CHPli, bir vatanperver, bir Atatürkçü ve sorumlu bir baba olarak bu hassasiyetin farkındayım. Türkiyenin bulunduğu karanlıktan çıkabilme noktasında elimizden gelinceye kadar bu mücadeleyi vermemiz gerekiyor. Bunu ancak kendimizden fedakarlıklarla yapabiliriz. Maddi, manevi her türlü fedakarlıkta bulunmamız lazım ki biz bu karanlıktan çıkabilelim. Aksi takdirde, kendi içinde bulunduğumuz kısır döngünün içinden çıkamayız. Halkın bizden beklediği siyaseti ortaya koyamayız. Dolayısıyla birinci derecede toplumda lokomotif görevi yapacak olan örgütümüzle Hakkarisinden Edirnesine, Samsunundan Kahramanmaraşına kadar bir diyalog içine girersek ve ortak paydada eylemler gerçekleştirirsek başarıya ulaşabiliriz. Sadece kongrelerde ve kurultaylarda birbirine selam veren bir örgüt değil birbirini seven ve her zaman birbirine selam veren bir örgüt haline gelirsek başarıya ulaşabiliriz. Anadolu’nun her yerinde görev yapan ilçe başkanlarımızla ve örgütlerimizle diyalog içinde olmak ve farklı bölgelerdeki örgütümüzü kucaklaştırmak düşüncesiyle adayım. Bu fikirlerimin somutlaşması, parti meclisinde yaşam bulması ve sokağın sesi olmak adına aday oldum.
- Adalet yürüyüşünde 25 gün yürüyen tek ilçe başkanısınız, bunun anlamı size göre nedir?
‘25 gün 432 kilometre yürüyen tek ilçe başkanıyım’Bizim gibi görevlerde bulunan insanların bir sorumluluğu olduğu inancındayım. Elbette hiç kimse için neden yürüdü neden yürümedi gibi bir düşüncede değilim. Sağlığım yerindeydi, iş imkanım elveriyordu. Buradaki yönetim kurulunda görev alan arkadaşlarım beni aratmayacak noktadaydı. Dolayısıyla her yönden müsaittim. Sayın genel başkanım 70 yaşında bu yürüyüşü gerçekleştirirken, ben de bu kadar müsaitken yürümemek beni rahatsız ederdi. Bu ruhu taşıdığımdan hak, hukuk, adalet kavramının herkese lazım olduğu düşüncesiyle yürüyüşte 1 metre bile aksatmadan 432 kilometre yürüyen tek ilçe başkanıyım. Tüm ilçe başkanlarımızı bu yürüyüşte temsil eden, onlar adına da yürümüş biriyim.
- Türkiye’de ilk defa 7 bölgeye giderek bir proje gerçekleştirdiniz, böyle bir projeyi neden gerçekleştirdiniz?
Burada tespit şu; maalesef toplumun gelmiş olduğu noktada bireyselleşme artmış ve birbirinden bihaber bir toplumda yaşar hale gelmişiz. Toplum geneli itibariyle yalnızca bireysel iktidarını oluşturmak adına çaba içerisine girmiş. Tabi ki böyle bir ortamda dolayısıyla CHP örgütü de bu olumsuzluktan nasibini almış.
Biz halka giderken, sokağı örgütlemeye çalışırken, kendi içimizde önce örgütlenmemiz gerektiği düşüncesiyle Anadolu’da ilçe örgütlerimizi ve başkanlıklarımızı ziyaret ederek, onları İzmir’e davet ederek bir diyalog oluşturmayı hedefledik. Dolayısıyla bunun devam etmesi gerekir. Parti meclisine girersem bu projemizin genel merkez nezdinde devamı için bu konunun üstünde duracağım ve diyalog kuracağım. Ortak paydada birleşebildiğimizi, ortak dili geliştirebileceğimizi ortaya koymak ve gecemizi gündüzümüze katmak için bu proje bizim temelimiz olmalı diye düşünüyorum. Bunun üzerine de neler katabiliriz, nasıl bir örgüt yapılanması inşa edebiliriz? Bunu düşüneceğiz. Bu noktada eğer biz, bu diyaloğu, büyük bir aile olduğumuzu ortaya koyarsak halkta bunun karşılığı olacaktır. Ben merkezden sıyrılırsak, ‘ben kendimi nereye getiririm, ben kendimi nereye taşırım’ değil de ‘ilkelerimizin iktidarını nasıl oluştururuz’ anlayışının mücadelesini verirsek halkta bize inanır ve güvenir diye düşünüyorum. Umut oluruz o zaman. Eğer bugün biz iktidar olamıyorsak, kendimize dönüp bakmalıyız. İktidar olmamızı gerektiren bütün zemin hazır. Şartlar hazır. Ama biz muhalefetiz şu anda. Bunu üzülerek söylüyorum. Bizim dönüp kendimizi sorgulamamız lazım bu noktada sokağın sesinin eksik olduğunu düşünüyorum. Sokağın sesi partinin üst kademelerinde yer almaya başlarsa, halkın dilini, hassasiyetini yansıtırsak inanıyorum ki bu halk bizi iktidar yapacaktır. Dolayısıyla biz bugün iktidar olamıyorsak sorunun bizde olduğunu düşünüyorum. Biz, iktidar olabilme yolunda insanların ortak paydada kendini bizde görebildiğini göstermemiz lazım. Bu eksikliğimiz olduğunu düşünüyorum.
‘PM’ye hatrısayılır bir oy alarak gireceğime inanıyorum’Yine tekrarlıyorum: Parti Meclisine yapılmayanı yapmak ve sokağın sesi olmak noktasında aday olanlardanım ben. Bir militan ruh taşıyorum. Kürt kökenli bir yurttaşım ama bir vatanperver, bir Atatürkçüyüm. Bu noktada da bizim gibi insanlara çok görev düştüğünü düşünüyorum. Özellikle toplumun ayrıştırıldığı, altına fay hatlarının yerleştirildiği bu dönemde kendimi insanları birbirinden ayırt eden, ayrıştıran anlayışın ortadan kalkmasını sağlamak için katkı sunabilecek bir birey olarak görüyorum. Gerçek bir Cumhuriyet Halk Partili olarak görüyorum, Atatürkçü olarak görüyorum. Dolayısıyla parti meclisine aday olma düşüncem tamamıyla bu anlayışı ortaya koyma ve bu sorumluluğu yansıtmayla ilgilidir. Gerçekleşecek diye düşünüyorum. Örgütüm bu noktada bana destek verecek diye düşünüyorum. Genel anlamda örgütüme, 950 ilçe başkanlığıma, 81 il başkanlığıma, 1300’e yakın kurultay delegeme bu konuyla ilgili ulaşmak noktasında elimden geleni yapıyorum. Çok iyi dönüşler alıyorum. Örgütümde bu fikirler ışığında karşılık bulduğumu görüyorum. O açıdan parti meclisine hatrısayılır bir oy alarak gireceğim diye düşünüyorum.
- 7 bölge 7 ilçe kardeşçe projesinin, parti içi geri dönüşleri nasıl oldu?
Açıkçası şu konuda hiç mütevazı olamayacağız. Konak ilçesi olarak Anadoluyla en fazla irtibatta olan, diyalog kuran, ortak paydalarda buluşup fikir alışverişi yapan bir anlayışı sergilediğimizi söyleyebilirm. Örgütümüz de bunu çok güzel karşıladı. Bu proje örgütümüzün ve ilçe başkanlıklarımızın da çok hoşuna gitti. Dolayısıyla bunu daha da çok genişletebiliriz diye düşünüyorum.
‘İlçe başkanlarımızın sesi olmak için adayım’Aşağı yukarı Türkiye’deki 400 ilçe başkanımla şu aşamada diyalog halindeyim. 400 ilçe başkanımın telefonları bende kayıtlı. Görüşüyorum. Bu süreç içinde birebir görüşmeler yaptım. Şunun bilinmesini istiyorum. Bu noktada ilçe başkanlıkları bu örgütün emektarlarıdır. İlçe başkanları zaman ayırırlar; bedel öderler, maddi manevi bütün sıkıntıyı çekerler ama genel itibariyle hep arka planda tutulurlar. Benim düşüncem şudur ki, eğer ilçe başkanlarımızı biraz daha ön plana çıkarırsak sokağın sesi de biraz daha ön plana çıkacak düşüncesindeyim. Bu açıdan da ilçe başkanlarımızın ve örgütlerimizin de sesi olmak adına parti meclisine girmek gibi bir düşüncem var. Hedefim, ilçe başkanlarımızın da sesi olabildiğim bir parti meclisi üyeliğini gerçekleştirmek.
- İzmir’de yaptığınız çarpıcı eylemler Türkiye’de gündem oluyor. Bunu nasıl başarıyorsunuz?
Mesele şu: siyaset yapma temelim olan bu toplumu iyi analiz etmek. Bulunmuş olduğumuz toplumu iyi analiz edemezsen yapmış olduğun siyaset karşılık bulamaz. Çünkü tanımadığın, nasıl ulaşacağını bilmediğin bir topluma istediğin kadar siyaset yap; o siyaset karşılık bulamaz. Dolayısıyla burada öncelikle bir eylem tarzı bulduk. Önce ‘nasıl bir toplumuz?’ sorusunun cevabını aradık. Dünyada kitap okuma oranı olarak 152 ülke arasında 86. sıradayız. Çok az okuyan bir toplumuz. Okuma noktasında kısırız. Gelişmiş bir ülkenin bireyinin bir ayda kitaba ayırdığı parayı biz bir yılda ayırıyoruz. Bu neyi gösteriyor? Okuyan bir toplum değiliz. O zaman nasıl bir toplumuz? Görsele önem veren bir toplumuz, ne yapmam lazım? Siyasi eylemlerimi görselleştirerek insanlara ulaşmam lazım. Bütün eylemlerim görseldir. Görselleştiririm. Olayı anlatırken biraz mizah katarım. Mizahla düşündürürüm, güldürürüm. Her kesimden insanın anlayabileceği kendini içinde görebileceği bir eylem tarzını Konak olarak oluşturduk. Bu bir ilk oldu, bunu rahatlıkla söyleyebilirim. Toplumda muazzam karşılık buluyoruz. Siz de takdir edersiniz ki medya bugün baskı altında; özgür medyadan bahsetmek mümkün değil, Gazeteciler için yarı açık cezaevi haline gelmiş Türkiye ile karşı karşıyayız. Çarpıcı eylem tarzımızla medyanın da kendini ifade edebileceği ülkemizin 81 vilayetinde izlenen, Türkiye’de her kesimden insanımızın okuyabileceği bir noktaya taşıyabiliyoruz. Bu yüzden bunun doğru bir eylem tarzı olduğunu düşünerek eylemlerimizi bu şekilde gerçekleştiriyoruz. Yaptığımız eylemler bu yüzden Türkiye’nin birçok yerinde ses getiriyor.
- Bunca çalışma ve projeden sonra Anadolu örgütünü nasıl ayağa kaldıracaksınız?
Partimin 940 ilçesinde ulaşabildiğim gücümün yettiği yere kadar mutlaka diyalog kuracağım. Ama mutlaka ve bahsetmiş olduğum bu anlayışı onlarla paylaşarak onlarla fikir alışverişi yaparak ve onlardan da fikir alarak. Bu fikirleri harmanlayarak Türkiye’nin her yerinde bu eylemi yapacak, lokomotif bir şekilde yapılacak bir örgütlenme biçiminin öncülüğünü yapacağımı sizin aracılığınızla söylemek istiyorum. Az öncede bahsettiğim gibi örgütlerin buna aç olduğunu, bu diyaloğu kurmak istediğini, bu örgütün bir ferdi ve ilçe başkanı olarak bilenlerdenim. Dolayısıyla biz birinci dereceden kendi içimizdeki sorunları ortadan kaldırdıktan sonra halkta karşılık bulacağımıza inanıyorum. Bu fikirlerin, bu düşüncelerin bahsetmiş olduğum eylem tarzlarıyla Türkiye’nin her yerinde aynı anda eyleme geçebilecek örgüt yapısının gerçekleşebileceğine olan inancımla yola çıkıyorum. Gücümün ne kadar yeteceğini bilmiyorum ama ben bu noktada öncü olacağıma, örgütün ve sokağın sesi olacağıma inanıyorum. Asla ve asla ‘ben parti meclisine gideyim de kendime bir şey yontayım’ anlayışında değilim. ‘Biz’ anlayışıyla toplumsal çıkarlarımızın ön planda olduğu ve Türkiye’nin bulunmuş olduğu bu karanlıktan ancak fedakarlıkla yapılacak siyasetimizle aydınlığa çıkabileceğini düşünüyorum. Onun için bu fedakarlığı gecemizi gündüzümüze katarak yapmamız lazım. Parti meclisi çok önemli bir yer. Bir üst kurul. Türkiye genelinde seçilen 60 kişiden biri oluyorsun ve orada da sokağın sesi olarak onu temsil edeceğim. O sesin siyasallaşmasını ortaya koyacak, genel merkezin ortaya koyacağı siyasete de katkı sunacağımı düşünüyorum.
Bugün bakıldığında sahil boyuna sıkıştırılmış CHP bizim bildiğimiz asıl CHP değil. Hayal ettiğimiz, Mustafa Kemal’in bize bıraktığı CHP bu değil. Demek ki biz, bir yerde yanlış yapıyoruz Evet örgütlerimiz her yerde var ama örgütlerimizin bayraklarını yerelde ve genelde dikmemiz gerektiğini düşünüyorum. Geçmişte olduğu gibi bu eksiklerimizi bularak Anadolu ile İzmir’in bütünleşmesini, özellikle İzmir’in Anadolu’ya ışık saçmasını sağlamak gerekiyor. Güneş doğudan doğar batıdan batar ama siyasetin güneşinin İzmir’den doğacağını ve Konak’tan yükseleceğini düşünenlerdenim. Ben çok iddialı bir siyasetçiyim. Siyaset iddia işidir zaten, bu noktada da hem örgütüme güveniyorum hem de Anadolu’da bu hareketi Konak örgütünün başlatabileceğine inanıyorum. Eğer temsiliyetim gerçekleşirse neler yapmak istediğimi daha net ortaya koyacağım. Örgüte güvenen, örgütün içinden gelen, yalnızca örgüte sırtını dayayan ve örgütümün dışında kimsenin önünde eğilmeyen bir siyasetçi olarak bu kurultayda örgütüme gideceğim.