CHP'li Nalbantoğlu, "Şimdi de mükelleflere ait verileri satacaklar"

CHP İzmir Milletvekili Rıfat Nalbantoğlu, Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığının 15.08.2024 tarihinde yayınladığı taslak tebliğlerinde katılma payı adı altında bir düzenlemeye yer verdiğini ve bu düzenlemeyle mükelleflere ait verilerin paylaşıma açılmasına zemin hazırlandığına dikkat çekerek, 'Satacak ne varsa sattılar, elde avuçta bir şey kalmayınca şimdi de vergi mükelleflerine ait verileri satacaklar' diyerek tepki gösterdi.

Hazırlanan taslak tebliğin “Yasal açıdan, vergi ve kişisel bilgilerin güvenliği ve mahremiyeti ile mükelleflerin ticari sırları ve mali durumları açısından son derece tehlikeli ve sakıncalı” olduğuna dikkat çeken Nalbantoğlu “Gelir İdaresi Başkanlığı ne yaptığını ve yaptığının nelere mal olacağını bilmiyor” diyerek şunları söyledi:

Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı bu taslak tebliğle neyi amaçlamaktadır?

Neden, mükelleflere ait verileri paylaşıma açma ihtiyacı doğmuştur?

Bu bilgilerin başka amaçlarla kullanılmasının önüne nasıl geçecektir?

Amaç bütçeye yeni bir kaynak yaratmak mıdır?

Küresel bir pazara dönüşen dünyada bu verilerin ulusal çıkarlar açısından da büyük sorunlar yaratacağı görülmemekte midir?

Bu düzenleme Vergi Usul Kanunun 5. Maddesine de aykırıdır.

Vergi mahremiyeti ile ilgili 5’inci Madde; mükelleflerin ve onlarla ilgili kimselerin kişisel, ticari ve mali bilgilerini koruma altına almayı amaçlar. Bu kanun maddesi, vergi ile ilgili görev yapan kişilerin, öğrendikleri gizli bilgileri ifşa etmelerini veya bu bilgileri kendi çıkarları veya üçüncü şahısların çıkarları için kullanmalarını yasaklar. Bu yasak, görevden ayrıldıktan sonra bile devam eder.

Ancak, kanun maddesinin bazı istisnaları bulunmaktadır. Örneğin, vergi güvenliğini sağlamak amacıyla bazı bilgilerin ilan edilebileceği belirtilmiştir. Ayrıca, adli ve idari soruşturmalarla ilgili olarak belirli bilgilerin kamu kurumlarına verilmesi de vergi mahremiyetinin ihlali sayılmamaktadır. Bu durum, vergi adaletinin sağlanması ve devletin mali kontrol mekanizmalarının işleyişi açısından makul görülebilir. Ama bunların dışında bir firmanın beyannamesinin, gelir tablosunun, bilançosunun veya diğer mali bilgilerinin, üçüncü şahıslarla muvafakat karşılığında veya para karşılığında Gelir İdaresi tarafından paylaşılması, vergi mahremiyeti ilkesine aykırıdır.

Kanun maddesinde, bu tür bilgilerin gizli tutulması gerektiği açıkça belirtilmiştir.

Bu tebliğin uygulanmasıyla birlikte mükellefler ile Vergi İdaresi arasında Gizlilik İhlali, Güven Erozyonu ve Etik Sorunların doğacağı ve bunların sorgulanacağı açıktır.

MADDE 4- (1) 213 sayılı Kanunun mükerrer 413 üncü maddesinin birinci fıkrası gereğince, Başkanlık sistemlerinde yer alan ve mezkûr Kanunun 5 inci maddesi kapsamında üçüncü kişilerle paylaşılabilecek bilgilerin anılan madde hükümleri çerçevesinde genel yönetim kapsamındaki kamu idareleri dışındaki kamu kurum ve kuruluşları ve tüzel kişilerle paylaşılması karşılığında katılma payı alınacaktır.

Burada üçüncü kişilerin hiçbir tanımı yoktur. 

Bu kişiler ya da firmalar kimdir?

Ne amaçla bunları alacaktır?

Bu verilerin ulusal ya da uluslararası başka yerlere aktarılması nasıl engellenecektir?

Bu bilgilere erişimin bir kriteri bir çerçevesi ve sınırı var mıdır?

Düzenleme bu yönüyle de eksik bir düzenlemedir ve büyük sorunlar doğuracaktır.

Çünkü Vergi mahremiyeti, vergiye tabi kişilerin ve kurumların mali durumlarının, işlemlerinin ve beyanlarının gizli kalmasını sağlamayı amaçlar. Ancak, bu tür verilerin üçüncü kişilerle paylaşılması, vergi mahremiyeti ilkesine aykırı düşer ve aynı zamanda kişisel verilerin korunması ilkesini de ihlal eder.

Gelir tablosu, bilanço ve beyanname gibi veriler, sadece vergi denetimi ve devletin mali kontrolü amacıyla kullanılmalıdır; üçüncü kişilere herhangi bir sebeple aktarılması bu ilkelere aykırıdır.

Kişisel verilerin korunması hem etik hem de hukuki bir sorumluluktur. Gelir İdaresi Başkanlığı'nın bu tür verileri paylaşması, tüzel kişilerin mahremiyetine saygı göstermediği ve etik sorumluluklarını yerine getirmediği anlamına gelebilir. Bu durum, tüzel kişiler açısından hukuki uyuşmazlıkların doğmasına da sebep olabilir.

 

MALİ MÜŞAVİRLER VE MUHASEBECİLERİ İTİBARSIZLAŞTIRMAYA MI ÇALIŞIYORSUNUZ

 

Konunun bir diğer önemli boyutu da mali verileri ve muhasebe kayıtlarını oluşturan, Gelir İdaresine bildiren meslek mensuplarının (muhasebeci, mali müşavir, yeminli mali müşavir gibi) yok sayılması ve aradan çıkartılmasına zemin oluşturmasıdır. Asıl veriyi oluşturan meslek mensuplarının değersizleştirilmesi ve bu verileri okuyabilen yapay zekâ yazılımlarının bu sisteme entegre edilmesi, meslek mensupları açısından ciddi sonuçlar doğurabilir.

Bu durumda;

1. İş Kaybı ve Mesleki Daralma;

2. Mesleki Rolün Değişmesi;

3. Meslek Saygınlığının Azalması;

4. Meslek Birliklerinin Rolünün Zayıflaması; Meslek mensuplarının işlevlerinin azalması, meslek odalarının ve birliklerinin etkisini de azaltabilir. Meslek örgütlerinin, üyelerine sağladığı destek ve rehberlik hizmetlerinin önemi azalabilir.

5. Rekabet ve Adaptasyon Sorunlarıyla karşı karşıya kalınacaktır.

Bütün bu gerekçeler ışığında, son derece tehlikeli sonuçlar doğuracak bu yanlıştan bir an önce vazgeçilmelidir.

Aksi durumda telafisi olmayan yeni sorunlar ortaya çıkacaktır."