ESİAD'da gündem "Göçmenlik ve mültecilik"

Ege Sanayicileri ve İşinsanları Derneği'nin (ESİAD) düzenlediği 'göç' konulu toplantıda konuşan ESİAD Yönetim Kurulu Başkanı Sibel Zorlu, düzensiz göçün sosyo-ekonomik sorunların yanı sıra toplum psikolojisi açısından çok iyi yönetilmesi gerektiğini söyledi.

 Göç konulu çalışmalarıyla tanınan Prof. M. Murat Erdoğan, Türkiye’de resmi tanıma göre sadece 28 mülteci bulunduğunu, Suriye ve Afganistan’dan yasadışı yollarla gelen milyonlarca insanın ise “koruma altındaki insan” olarak tanımlandığı anlattı.

 

ESİAD tarafından Yaşar Üniversitesi AB Jean Monnet Mükemmeliyet Merkezi iş birliğiyle, “Güncel Dinamikler Işığında Türkiye’de Göç Meselesi” başlıklı çevrimiçi bir toplantı düzenledi. Moderatörlüğünü Yaşar Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi ve Avrupa Birliği Jean Monnet Mükemmeliyet Merkezi (AB Merkezi) Müdürü Doç. Dr. Gökay Özerim’in yaptığı toplantıda Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi ve Mülkiye Göç Araştırmaları Merkezi Müdürü Prof. Dr. M. Murat Erdoğan, göç konulu sunum gerçekleştirdi.

 

“Çok iyi yönetilmeli”

 

Toplantının açılışında konuşan ESİAD Yönetim Kurulu Başkanı Sibel Zorlu, göç olgusunun insanlığın en eski tarihlerinden beri süregeldiğini, Asyadan Anadolu topraklarına  göç etmemizle başlayan tarihimiz boyunca Türkiye’nin göç alan, göç veren ve aynı zamanda transit bir ülke olduğunu hatırlattı. Zorlu, coğrafi açıdan özellikle Doğu ile Batı arasında bir köprü oluşturması sebebiyle, hem geçiş ülkesi hem de hedef ülke olarak düzensiz göçmen akımına maruz kaldığımızı ifade etti. Zorlu, “Suriye’deki iç savaş sonrası yaşanmakta olan göç akımına bir yenisi de Rusya-Ukrayna savaşıyla eklenmiştir. Göç, Sosyo-ekonomik sorunların yanı sıra toplum psikolojisi açısından çok iyi yönetilmesi gereken konu” dedi.

 

“Göçler yaşanacak”

 

Düzensiz göç ve Suriyeliler konusunun bir süredir AB ile ilişkilerimizin de en önemli gündem maddesi haline geldiğini belirten Zorlu, ülkemizde ve İzmir’de göç olgusunun yarattığı sosyo-ekonomik sorunları irdelemeden önce, düzensiz göçmen, sığınmacı, mülteci, geçici koruma gibi kavramların ne anlama geldiğinin, uygulamada ne gibi farklılıklar yarattığının bilinmesi gerektiğini ifade etti. Zorlu, iklim değişikliğine bağlı olarak kuraklık ve doğal afetlere bağlı göçler yaşanacağına  ve ülkemizin bunun sonuçlarından ciddi olarak etkileneceği yönünde çalışmalar bulunduğuna da dikkat çekti.

 

“Mülteciler temel problemimiz”

 

Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi ve Mülkiye Göç Araştırmaları Merkezi Müdürü Prof. Dr. M. Murat Erdoğan, yaptığı sunumda göç kavramını ve Türkiye’nin bu süreçteki konumunu anlattı. Göçmenlik ve mültecilik kavramlarının birbirinden çok farklı olduğunu vurgulayan Erdoğan, “Dünyada toplam 300 milyon uluslararası göçmen var, bu kişiler gittikleri ülkenin ekonomilerine katkı sunuyorlar. Kendi istekleri ve inisiyatifi ile başka ülkeye veya ülke içinde farklı şehre gidenler göçmendir. Mülteci ise kendi isteği dışında gitmek zorunda kalır” dedi. Mültecilikte ise Rusya Ukrayna savaşı ile beraber dünyada rakamın yükseldiğine dikkat çeken Erdoğan, “Türkiye mültecilik noktasında sadece Avrupa coğrafyasından gelenleri mülteci olarak kabul ettiği için bu sayı sadece 28 kişi. Ancak koruma altındaki insan sayısı ise son verilere göre 4 milyona ulaştı” diye konuştu.  

 

Gitmek istemediği halde gidenlerin hikayesi

 

Türkiye’nin Cumhuriyet dönemindeki göç rakamlarına da değinen Prof. Dr. Erdoğan, “Türkiye 1923’den 2011 yılına kadar 88 yılda 2 milyon civarı göç almışken, sadece 2011-2017 yılları arasında 4 milyon mülteci ile Dünya’da en fazla mülteci barındıran ülke konumuna ulaştık” dedi. Göçmeni seçebilirken mülteciyi seçme şansı olmadığını vurgulayan Prof. Dr. Erdoğan, “Dünyanın gelişmiş ülkelerinde ‘göçmene geç, mülteciye dur’ politikası hakim. Göçmenlerin yüzde 80’i gelişmiş ülkelerde bulunurken, mültecilerin sadece yüzde 15’i gelişmiş ülkelerde bulunuyor. Birleşik Arap Emirlikleri en fazla göçmen bulunduran ülke olurken, göçmen barındıran bu ülkelerde mülteci neredeyse yok. Dikkat edin Dünya’da en fazla mülteci barındıran ülkelere baktığınızda Türkiye açık ara önde. Bütün gelişmiş ülkeler kapılarını sıkı sıkıya kapatıyorlar. Sembolik sayıda kabul ediyorlar. Uluslararası bir yaptırım ve zorlama yok. Kısacası mültecilik gitmek istemediği halde gidenlerin hikayesidir” diye konuştu.

 

“Kalıcı olacaklar için eğitime, toplumsal adaptasyona odaklanmamız gerekiyor”

 

Türkiye’de bulunan Suriyelilerin neredeyse yüzde 80’inin kalıcı olacağına dikkat çeken Erdoğan, “Bu benim fikrim. Maalesef bunun olumsuz sonuçlarını da yaşayacağız. Bizim toplumumuza dahil olacak kitleye baktığımızda yüzde 30’u okuma yazma bilmiyor. Bugün bu insanların çocuklarına eğitim vermek için 1500 yeni okula ihtiyaç var. Çocuklar okullarda ayrımcılığa uğruyorlar, eğitim almakta zorlanıyorlar. Ciddi bir adaptasyon sorunumuz var” dedi.

Bir öğrencinin devlete yıllık maliyetinin 1100 dolar olduğuna dikkat çeken Prof. Erdoğan, “Bugüne kadar okula giden Suriyelileri yıl yıl topladım, 3.8 milyar dolar çıkıyor. Üstelik bu çocukların yüzde 60’ı okula gidebiliyor. Böyle de bir maliyet mevcut. Bu kaçınılmaz bir durum, Suriyeli çocukları, bu ülkenin çocukları olarak dönüştürmek zorundayız, kızsak da istemesek de yapmamız gereken bu. Aksi olursa çok daha büyük problemler yaşarız” diye konuştu.