İNSANIN İÇİNİ ACITAN O YOK OLUŞA SEBEP OLAN AKP İKTİDARIDIR
CHP İzmir Milletvekili ve TBMM Çevre Komisyonu Üyesi Mahir Polat, 'Türkiye Çevre Ajansı'nın sorumluluk almadan fazlaca yetki, kadro ve bütçe alan, mali muafiyetleri olan, denetim yetkisi ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı`na rakip hatta paralel bir bakanlık olarak karşımıza çıkıyor. Türkiye Çevre Ajansı, iç ve dış denetimden muaf olan yeni bir kamu kurumudur' dedi.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir Milletvekili ve Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Çevre Komisyonu Üyesi Mahir Polat, Genel Kurul'da Türkiye Çevre Ajansı’nın Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine konuştu.
Türkiye Çevre Ajansı’nın sorumluluk almadan fazlaca yetki, kadro ve bütçe alan, mali muafiyetleri olan bir kurum olacağını belirten Polat, “Denetim yetkisi ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı`na rakip hatta paralel bir bakanlık olarak karşımıza çıkıyor. İç ve dış denetimden muaf olan yeni bir kamu kurumu” ifadelerini kullandı.
Sağlıklı işleyen bir ekosisteme sahip dünyaya doğma hakkı, henüz doğmamış olan nesillerin de hakkıdır diyen Polat, sürdürülebilir yaşam anlayışı ışığında bu hakkın CHP iktidarında anayasal güvence altına alınacağını belirtti.
CHP’li Polat ayrıca, teklifteki en somut sorunlardan birinin AKP’nin her icraatında ortaya çıkan ‘liyakat’ meselesi olduğunu vurguladı.
İKTİDARIMIZDA ANAYASAL GÜVENCE ALTINA ALINACAK
Yaşamak için doğayla uzlaşma noktasına gelindiğini belirten Polat, “Hiçbir insan ya da toplum herhangi bir şeyi yoktan var edemediklerinden üretim yapabilmek için zorunlu olarak ilk maddeyi çevreden ya da doğadan sağlamak durumundadır. Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu sürdürülebilir kalkınma kavramını ‘Gelecek nesillerin kendi ihtiyaçlarını karşılamalarını tehlikeye sokmadan bugünkü ihtiyaçları karşılayan kalkınma’ ifadeleriyle tanımlıyor. Partimizin 2. Yüzyıla Çağrı Beyannamesi’nde de dile getirildiği üzere; gelecek nesillere yaşanılabilir bir dünya teslim etmek için üzerimize düşen sorumluluğun bilincindeyiz. Canlı ve cansız varlıklar olarak bir ekosistemin parçasıyız. Sağlıklı işleyen bir ekosisteme sahip dünyaya doğma hakkı, henüz doğmamış olan nesillerin de hakkıdır. Sürdürülebilir yaşam anlayışı ışığında bu hak, az kaldı iktidara geldiğimizde anayasal güvence altına alınacaktır” dedi.
İNSANIN İÇİNİ ACITAN O YOK OLUŞA SEBEP OLAN AKP İKTİDARIDIR
Çevre sorunlarını yalnızca çevrenin kirletilmesi veya bilinçsizce kullanılması olarak değil; toplumsal, siyasal, ekonomik, kültürel ve ahlaki boyutları da olan daha geniş bir çerçevede değerlendirmek gerektiğini belirten CHP’li Polat, “ Biz ülke olarak, doğaya ne kadar sahip çıkıyoruz? Doğanın bize verdiği ilhamdan ne kadar faydalanıyoruz? Maden Kanunu`nda değişiklik yapılmasına ilişkin bir kanun teklifi görüşülürken, teklif Çevre Komisyonu`na dahi gelmemiştir. Tema Vakfı`nın raporuna göre Kazdağları’nın %79'una maden ruhsatı verilmiştir. Anadolu’nun akciğerleri Kazdağları’nı bozkıra çeviren, insanın içini acıtan o yok oluşa sebep olan şey AKP iktidarıdır. Bilindiği üzere 2018 yılındaki Cumhurbaşkanlığı seçiminden hemen önce ‘İmar Barışı’ adıyla bir uygulamaya başlanmıştır. İmar barışında kaçak olarak yapılan binaların kayıt altına alınması hedeflenmiştir. Ancak 2018 yaz aylarında Ordu’da yaşanan sel felaketinde dere içine yapılan ve İstanbul Sütlüce’de çöken binalar için imar barışından yararlanmak üzere başvuruda bulunulduğu anlaşıldı. Yine 2019’da çöken ve 21 kişinin hayatını kaybettiği Kartal’daki binanın da imar barışı başvurusu olduğu açıklandı” ifadelerini kullandı.
SORUMLULUK ALAMADAN FAZLA BÜTÇE
Enerji üretiminde dışa bağımlılığın azaltılması gerekçesiyle fosil yakıt tüketen termik santrallere ağırlık verilmesinin küresel ısınmayı arttırıcı etki yaptığını söyleyen Polat, “HES ve RES’lerin büyük bir çoğunluğunun orman alanlarına yapılmasının önüne geçilmesi gerekmektedir. HES ve JES’lerin ekosisteme verdiği zararları ortadan kaldıracak önlemler almak gerekiyor. Enerji yatırımlarının yenilenebilir olabilmesi için öncelikli olarak doğal varlıklara ve ekosistemlere zarar vermemesi gerekiyor, bu anlayış mutlaka terkedilmelidir. Türkiye Çevre Ajansı, sorumluluk almadan fazlaca yetki, kadro ve bütçe alan, mali muafiyetleri olan, denetim yetkisi ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı`na rakip hatta paralel bir bakanlık olarak karşımıza çıkan ama kendisi iç ve dış denetimden muaf olan yeni bir kamu kurumudur” dedi.
‘LİYAKAT’ MESELESİ BU TEKLİFTE DE ÖNÜMÜZDE DURUYOR
Çevrenin korunmasını öngören maddelerin yanı sıra teklifin içine yerleştirilmiş ‘rant maddeleri’ olduğunu vurgulayan Polat, “Bu durum memleket adına kaygı vericidir. Ajansın organlarının, bilimsel ve objektif kriterler göz ardı edilerek siyasi saikle belirleneceği kesindir. Teklifte ‘Danışma Kurulunun Ajansın faaliyet alanlarında temayüz etmiş kişiler ile teşkil edileceği’ söyleniyor. Danışma Kurulu’nun teşkilinde çevre mühendisi, ziraat mühendisi, orman mühendisi, enerji sistemleri mühendisi, jeolog ve peyzaj mimarı olma zorunluluğu getirilmelidir. Ülkemizin en somut sorunlarından biri olan ve AKP’nin her icraatında karşımıza çıkan ‘liyakat’ meselesi bu teklifte de önümüzde duruyor. Yine teklifte, imar mevzuatı uyarınca belediyelerin otoparklardan elde ettikleri gelirlerin büyükşehir belediyesine aktarılması kuralını ortadan kaldırmakta, otopark gelirlerinin ilçe belediyelerince bölge otoparkı için gerekli arsa alımları ile inşasında kullanılacağını öngörmektedir. Teklif hazırlanırken bu otoparklardaki yetki devirleri konusunda şehir plancıları ile çalışılmamış. Şehir ulaşımının planlanmasında önemli bir parça olan otoparkların çevre-ulaşım bütüncüllüğünden ayrıştırılması, şehirlerimizde çok ciddi sorunlara sebep olacaktır. Trafik yoğunluğunu artıracak, daha çok egzoz dumanının salınmasına neden olarak yaşam kalitesini azaltacaktır. Bu tamamen partizanca bir tutumdur” diye konuştu.
PEŞKEŞE KARŞI DURACAĞIZ!
ÇED raporu ibaresinin çıkarılması nedeniyle; hali hazırda firmalar tarafından sunulan ‘Proje Tanıtım Dosyası’ üzerinden inceleme yapılarak ‘ÇED Gerekli Değildir’ kararı verildiği gibi, başvuru dosyası üzerinden ‘Olumlu Karar’ verilebileceğini belirten Polat, “Bu durum sürecin denetimsizleşmesi anlamını doğurmaktadır. Böyle bir ihtimalde, ‘İnceleme ve Değerlendirme Komisyonu toplantısı’ gibi aşamalar gerçekleşmeyebilecektir. Günümüzde bile halkın direncini kırmak için insan onuruyla bağdaşmayacak müdahaleler yapılıyor. Bu teklif, bu müdahalelere meydan vermeyecek hiçbir şey söylemiyor. Toprağımıza, ağacımıza, suyumuza yönelen her türlü ranta, her türlü peşkeşe karşı duracağız! Üzerinde yaşadığımız yeryüzü parçası ve onun havası ile kara sularına "vatan" diyoruz. Ağaçlar bu vatanın birer parçası, dereler, kuşlar da dağlardan akan sular da denizlerimizdeki balıklar da bu vatanın birer parçası. Vatanımızı sonuna kadar savunacağız!” dedi.