İYİ Partili Dervişoğlu: "Geldikleri gibi giderler"
TBMM İYİ Parti Grup Başkanvekili ve İzmir Milletvekili Müsavat Dervişoğlu, iktidar mensuplarını kaybetmiş olmanın hırçınlığını sergilediğini belirterek, 'Bu seçim sadece Cumhurbaşkanlığı, parlamentonun yeniden teşekkül etmesi seçimi değil, aynı zamanda bu ucube sisteminde de sorgulanması münasebetiyle referandum olma özelliği de sergiliyor. Vatandaşın sırtına yük olmuş bu rejimden herkes kurtulmak istiyor" dedi.
TBMM İYİ Parti Grup Başkanvekili ve İzmir 1. bölge milletvekili adayı Müsavat Dervişoğlu, gündeme yönelik önemli ve çarpıcı açıklamalarda bulundu. Dervişoğlu, “Kaybetseler de gitmezler” söyleminin iktidar tarafından körüklendiğini belirterek, “Sahada bunların istifade ettikleri elemanları var. Bunların bir bölümü resmi kuruluşlarda da çalışıyor. Otobüslerde, kıraathanelerde, toplu yerlerde bazı dedikoduları yayma görevlerini deruhte ediyorlar. O çok tehlikeli. 'Kaybetseler de gitmezler' demek küçük yerleşim alanlarındaki seçmen davranışlarını olumsuz etkiliyor. Bir köyde bir vatandaş iktidarın gitmesini istiyor ama gitmesi lehinde şayet oy kullanırsa, deşifre olacağı endişesine binaen oy kullanma tercihini inandığı gibi değil korktuğu gibi yaşama geçiriyor. Bu tamamen iktidarın ve onun ayaktaşlarının sahada yaptığı bir istihbari çalışmadır. Hiç kimse endişe etmesin. 2002'den beri bu arkadaşlar sandıktan çıktılar. Şimdi yeniden bu millet önüne konulacak sandıkta geleceği ile ilgili tercihte bulunacak. Bu seçim sadece Cumhurbaşkanlığı, parlamentonun yeniden teşekkül etmesi seçimi değil, aynı zamanda bu ucube sisteminde de sorgulanması münasebetiyle referandum olma özelliği de sergiliyor. Vatandaşın sırtına yük olmuş bu rejimden herkes kurtulmak istiyor. Hani diyorlar ya 'Kaybetseler de gitmezler', Ben de Atatürk'ün söylediği gibi ifade ediyorum; geldikleri gibi giderler” dedi.
İFTİRANIN HER ÇEŞİDİ ATILABİLİYOR"
“Bu iktidar geçmiş dönemlerde kimlerle ortaklık ve iş birliği yapmış ise; iş birliği yapmanın ve ortaklık kurmanın metotlarını iyi bildiği için, geçmişte işlediği suçları başkalarının üstüne bırakma ehliyetine sahiptir” diyen Dervişoğlu, “Sadece terör örgütleriyle muhalefet partilerini ilişkili gibi göstermenin ötesinde, sahada farklı olumsuzluklarla da biz zaman zaman karşılaşıyoruz. Son derece kirli ve siyasete uygun olmayan bir dil kullanılıyor. İftiranın her çeşidi atılabiliyor, teknolojiden kaynaklı her hileye başvurulabiliyor. Biz de 'Acaba bunlar neden bunu yapıyor?' diyoruz. Bunlar bunu meşrepleri öyle olduğu için yapıyorlar” dedi.
"FUKARALIĞI YÖNETİYORLAR"
Dervişoğlu, sözlerine şöyle devam etti: “Özellikle 2018'den sonra yürürlüğe giren sistem değişikliğine bağlı olarak, devleti yönetenler bulundukları yere belli bir dönem ve belli bir nispette hizmet vermek üzere görevlendirilmiş insanlar olarak kendilerini görmüyorlar. Onlar bizatihi kendilerini devletin yerine koyma hezeyanına kapılıyorlar. Bütün bunları yaparken de etraflarında siyasi şuurdan yoksun güruhlar oluşuyor. Buna bağlı olarak da güruhu yönetmek, akıllı insanı yönetmekten her zaman kolaydır. Yaptıkları iş de cehaleti ve fukaralığı yönetmek, bunun üzerine kurguladıkları stratejilerle seçim kazanmayı hedeflemektir. Asıl mesele budur. Ben burada aziz milletimizin bütün fertlerini akla, basirete, izana ve sükûnete davet ediyorum. İtidal tavsiye ediyorum. İktidar mensupları kaybetmiş olmanın hırçınlığını sergiliyorlar”
"BU MİLLET KİM OLDUĞUNU 14 MAYIS'TA GÖSTERECEK"
“Habur'da kurulan mahkemeler var, o mahkemelerde tahrik unsuru olur diye Atatürk posterlerinin ve Türk Bayraklarının kaldırılışı var. Aynı dönemde askeri birliklere ve mülki amirlere 'operasyon yapmayın, gelirken geçerken görmeyin' talimatları var. O dönemler yaşanırken ben, bu dönemin Cumhurbaşkanı, o dönemin Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve avanesi ile ilgili İzmir Cumhuriyet Savcılığı'na müracaat ederek, Cumhuriyet Savcılığı delaletiyle Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunmuştum. Bütün bunların hiçbiri ile ilgili herhangi bir tahkikat de başlatılmadı. Bütün olup bitenlere bakarak 2010 yılından kaynaklanan referanduma bağlı, yargının yürütme tarafından teslim alınması ve erkler hiyerarşisinin erozyona uğraması, yasamanın, yürütmenin, yargının dengesinin bozulması, sistemler üzerinde yine rejimden kaynaklı vesayetlerin oluşması, bazı insanlara kendilerinin suç işlemeleri mubahtır, meşrudur, böyle bir suç işlersek, bu suçu işleme imtiyazına sahibiz demesine neden oldu. Dolayısıyla sorgulanmayacağız hissiyatı yaratılıyor. O zaman devreye de herkes girebiliyor. Bütün bunların arkasındaki bazı organizasyonlara bakıyorsunuz kimisinin arkasında mafyatik gruplar, kimisinin arkasında örgütler var. Kimisinin arkasında ne oldukları ve kimlerden talimat aldıkları belli olmayan unsurlar var. İletişim Başkanlığı diye bir müessese var, bütün teknolojik alandaki kumpaslar onlar üzerinden yürütülüyor ve sürdürülüyor. Bunlar bu aziz milleti aldatılabilen, kandırılabilen, istedikleri gibi sevk ve idare edilebilen bir sürü olarak telakki ediyorlar. Temennim ve beklentim odur ki; bu millet kim olduğunu onlara 14 Mayıs'ta gösterecektir”