Özgür Özel'den 'kırmızı kartlı' erken seçim çağrısı: 'Getir sandığı, gör kartı'

Partisinin grup toplantısında konuşan CHP lideri Özgür Özel, sandık çağrısını yineledi. AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a seslenen Özel, "Kırmızı kart CHP'nin değil, bu ülkenin ezilenlerinin eylemidir. Getir sandığı gör kartı" ifadelerini kullandı.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

Yapılan köprü ve otoyol zamlarına değinen Özel, 'Vatandaşa bunu yapanın yanında bırakırsak namerdiz. Susmayacağız.' ifadelerini kullandı.

KIRMIZI KARTLI ERKEN SEÇİM ÇAĞRISI

Kırmızı kart kampanyasını da tekrarlayan Özgür Özel, erken seçim çağrısını kırmızı kart ile yaptı:

"Kırmızı kart eylemleri derken dün Sanayi ve Teknoloji Bakanı bana 'Bu Kaan uçağımızım milli kartı yeşil kart' diyor. Bu bakanlarda ilginç bir akıl tutulması oluyor. Bu ülkenin bir varlığı varsa iyisiyle kötüsüyle bizimdir. Emekliye aç bırakanlara benden kırmızı kart. Biz kırmızı kartı açlığa mahkum edilen emekliler için kaldırdık ama onlar bizden önce kaldırdı. Kırmızı kartı atanmayan öğretmenler, iş bırakan memurlar, aile hekimleri gösteriyor. Adalet talep edenler gösteriyor. Biz CHP olarak ellerimizdeki kırmızı kartları sefalete karşı kaldırıyoruz. Kırmızı kart bu ülkenin ezilenlerin eylemidir. CHP tüm emekçileri ayağa davet ediyor. Ayağa kalkın ve kırmızı kartı gösterin. Senden son istek sandıktır. Getir sandığı göreceksin kırmızı kartı."

Özgür Özel'in açıklamalarının satır başları şu şekilde: 

"Dün yeni bir gündemle, aslında gündeme kurulan ve belediye başkanımıza kurulan bir kumpasla uyandık. Beşiktaş belediye başkanımız Rıza Akpolat'ın resmi ikametgahı polisler tarafından kırılırcasına çalındı. Anneciği kapıya koştu, 'aç yoksa kırarız' dediler. Rıza nerede babası hasta Balıkesir'e gitti. Arayım oğlum gelsin Rıza dedi. Bu sefer Balıkesir'deki adrese baskın ve malum görüntüler.

Arkadaşlarımız dün önerdiler, grup toplantısını Beşiktaş Belediyesi önünde mi yapsak diye. Fena öneri değil. Ama belediye başkanımıza karşı haksız, hukuksuz soruşturma başlatanlar zaten bunu istemiyor mu?

Grup toplantısını Beşiktaş'ta mı yapsak dediler fena fikir değildi ama bu belediye başkanımıza iftira atanlar sabah 4,30'da gidenler zaten bunu istemiyorlar mı? 

Dün Ekrem Başkan Ankara'ya geldi. Öğlen 2'de birlikte çıktık kurumsal tavrımızı ortaya koyduk. MYK bitti akşam 6'da Beşiktaş'a gittim. Kar altında Rıza Akpolat'ın şansında aslında demokrasiye kentine sahip çıkan Beşiktaşlılarla buluştum. Gece yarısı 2'de buraya geldim, konuşulmasın istediklerini konuşmaya. 

Beşiktaş operasyonuyla acaba bu zamların bu geçim sıkıntısının üstünü örtebilir miyiz. CHP'yi istediğimiz gündeme çekip onu burda meşgul edip vatandaşa ettiğimiz eziyetin az konuşulmasını sağlar mıyız diye düşünenlere inat elbette yargıyı konuşacağız Beşiktaş'ı konuşacağız ama Recep Tayyip Erdoğan hiç umutlanmasın ki 1 Temmuz 2024'te köprüye yüzde yüz zam yaptıktan sonra 6 ay geçmeden tekrar zam yapıp. 

15 Temmuz Şehitler Köprüsü'ne yüzde 213, Yavuz Sultan Selim yüzde 128 Omsan Gazi yüzde 174. Çanakkale Köprüsü yüzde 168 yüksek hızlı trenin Ankara İstanbul 430 liradan 780 liraya Konya 200 liradan 360 liraya... 

Ticaret Bakanı'nın enflasyon üzerinde zam yapan fırsatçılar var dediğini. Erdoğan'ın fahiş zam yapanları boykot yapın dediğini, TÜİK'in yüzde 44 enflasyon açıkladığı yerde, asgari ücrete yüzde 30 zam verdikleri yerde emekliye yüzde 11 zam verdikleri yerde yüzde 213'leri bu boykot bekleyenleri bu milletin nasıl boykot edeceğini nasıl onlara ne söyleyeceğimizi durdurmak için hadi bakalım bir operasyon yaptık orada boğulun vatandaşın sorununu konuşmayın, vatandaşa bunu yapanın yanına kar bırakırsak namerdiz susmayacağız konuşacağız. 

"ATADIKLARINA KENDİNİ ALKIŞLATIYOR"

Beyefendi 27 derece sıcakta kendini alkışlatıyor, devletin araçlarıyla geziyor, atadıklarına kendini alkışlatıyor. Ne mutfaktaki ne sokaktaki yangından haberi var. Yılbaşından bu yana 14 şehre gitmişim, hesap yapmışım oradan laf atıyor. Senin dediğin yere değil milletin bağrının yandığı yere bakıyorum.

Cumhuriyet tarihinde ilk kez devlet cebe para koymak yerinde cepten para aldı. Geçen ocakta 1700 simit alırken bu ocakta 1470 simit alabiliyoruz. Bağrı daha yanık bir grup var o da emekliler.

"TAYYİP BEY PAZARA GİDEBİLİR Mİ?"

Tayyip Bey, önce şuna cevap ver. Derim ki sen salon adamı oldun biz eksi 17 derecede piknik yapıyoruz emeklilerle. Size soruyorum Tayyip Bey pazara gidebilir mi? Gider. Sınıf arkadaşı İstanbul’da dedi ki ‘Erdoğan bu pazara gelemez’. O da diyor ki ‘Ben hep halkın içindeyim’.

Bakın 10 yıldır yok. Tayyip Bey 21 yıl önce pazara çıkmış. Bakın haberin altında yazıyor, pazardan 1 kilo çilek, 3 koli yumurta, 5 kilo karpuz almış. Ne ödemiş 29 lira. Bugün aynı fiyatlara baktık hesapladık 1440 lira.

"ÇİFTÇİ, ESNAF ONA AĞIR GELİYOR"

‘Sırtımda küfe var’ diyor. Küfe dediği milletin verdiği yetki. Hayat pahalılığıyla nasıl mücadele edilir dedin ikinci turda milletin takdiriyle millet küfeyi senin sırtına verdi. Şimdi ‘Taşıyamam’ diyor. Çiftçi, esnaf ona ağır geliyor.

Beşli çete sıfır lira vergi verdi. Erdoğan onlar için yine bütçeye 700 milyar lira para koydu.

Emekliler bir yana 40 haramiler bir yana. Asgari ücrette bugün 22 bin lira yaptı. Biz 24’e göre hesaplamıştık. İşverene 8 bin lira destek verse, asgari ücret alana 30 verene 22 olsa bunun maliyeti 300 bin lira.

‘Para yok, imkan yok, küfe ağır’ demeye gerek yok. 2,5 milyon liraya emeklisi, Rize’deki çaycısı, Ordu’daki fındık üreticisi, Trakya’nın buğday üreticisi hepsine versen, bu milletin parası var arkasında duran cumhurbaşkanı yok. Garibana sırtını dönen bir cumhurbaşkanı var.

"SEFALET PARASINI YAŞLIMIZA REVA GÖRMEYE UTANMIYORLAR!"

Utanarak ifade etmem gerek bir husus ben İstanbul'da pazar gezerken engelli arabasında bir kardeşim arkasında iten yaşlı annesi. Her şeyi konuşuyorsun engelli maaşını da konuş. Şu anda utanarak ve özür dileyerek söylüyorum yaşlılık aylığı 483 lira zamla 4 bin 664 lira olmuş. Biz 22 bine isyan ediyoruz ki etmeliyiz. Yaşlı aylığı kimler alıyor. Kara kuru teyzem alıyor, iki bastonla yürüyemeyen amcam alıyor. Günlük yaptığı zam 16 lira. Engelli maaşı 385 lira artırdı 3 bin 723 lira oldu. Dul ve yetim aylığı 617 lira artışlar 3 bin 647 lira olmuş günlük artış 20 lira. İnsanlara bir günde bir simit parası artış yapmış oysa elektriğe doğal gaza suya gelen zamlar ortada. Ekmeğe yüzde 25 zam geldi. Maalesef bunların ortaya koyduğu tablo her ne kadar iktidarı almaya hazırlansak da bu konularda kaynak ortada olsa da benim bile söylerken yüzüm kızarıyor. Bunlar bu sefalet parasını yaşlımıza reva görmeye utanmıyorlar yazıklar olsun. 

Şimdi dokuz maddelik bir kanun geliyor. İçine emekli zammını koymuşlar. Geçmezse maaşlar ödenemez. Yanına sekiz tane muhalefetin itiraz ettiği, "Haklısınız, hak verdik, çıkarıyoruz" dedikleri o iğrenç sekiz maddeyi bu torbanın içine doldurmuşlar.

Bu ahlak değil. 22 yıllık iktidar partisinin sözü bu olabilir, ahlakı bu olabilir. Ama bu meclisin bir ahlakı var. Burada verilen söz tutulur.

Yapmayacağım dediği şey yapılmaz. Millete karşı çünkü kumpas kurulmaz. Burada o maddeyi oradan çıkarıp buradaki maddenin içine eklemeyi yaptığında sen milletin vekilini kandırmıyorsun, milletin bizzat kendisini kandırıyorsun.

Çünkü o vekil o eli kaldırmak için 100-110-120 bin kişiden oy aldı, geldi burada yemin etti ve AK Parti bu ahlaksızlığı, bu söz verip de tutmamayı, bu kumpası bu hafta mecliste hayata geçirmeye çalışacak. Arkadaşlarımız da onlara ahlak nedir, söz nedir, erdem nedir, bir siyasi partinin diğer muhalefet partilerini kandırması, sonra seçimden sonra bunları yapması ki, öbür maddeler geçmese vatandaş mağdur olacak.

O kadar iyi niyetli bir çabayla doğayı korudular, halkı korudular, devletin çıkarlarını korudular. Dört gün sonra aynı çirkinliğe veya 14 gün sonra muhatap oluyor.

Buradan kayda geçiriyorum. Tutanaklara kayda geçireceğiz. Düzelir düzelmez umurumuzda değil. Dünyayı yıkmışsınız milletin başına. Bir tuğla daha düşse ne fayda ne zarar. Ama günü geldiğinde açılıp da okunsun diye "AK Parti buna da tenezzül etti." densin diye bunu arkadaşlarımız kayda geçirecekler, ben de buradan kayda geçiriyorum.

YUNUS EMRE VAKFI'NDA YAPILAN YOLSUZLUKLAR

Şimdi, şimdi Beşiktaş'a yapılanlara yavaş yavaş gelirken birilerine yapılmayanı, millete yapılıp birilerine yapılmayanı bir gösterelim. 66 ülkede faaliyet gösteren Kültür ve Turizm Bakanı'nın da bizzat mütevelli heyeti başkanı olduğu Yunus Emre Vakfı var.

Bu vakıfta yolsuzluk iddiaları ayyuka çıktı. Suç duyurusu yapıldı. Suç duyurusundan 3 gün sonra iki kişi istifa edip kaçıştı, sekiz kişi tutuklandı hapse atıldı.

"AİLE BAKANI'NIN EŞİ VE MHP'Lİ YALÇIN'IN OĞLU KAÇTI"

Suç duyurusundan bir gün önce de vakfın başkanı tabanları yağladı yurt dışına kaçtı. Toplam 700 milyon liraya karşılık gelen bugünkü parayla bir büyük yolsuzluktan bahsediyoruz. Vakfın başkanı Şeref Ateş, böyle AK Partilinin, böyle şeylisi fiyonklusu. "Kaç!" demişler, kaçtı yurt dışında. Aile Bakanı'nın ki kabinenin tek kadın bakanıdır. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak kadın bakanlara ve kadınla ilgili siyaset yapanlara hep özenli olduk, hep özenli olduk. Genel Kurul'da, bütçede ama Aile Bakanı'nın eşi Rahmi Göktaş ve MHP İstanbul Milletvekili Semih Yalçın'ın oğlu Abdullah Kutalmış Yalçın suç duyurusundan hemen sonra yargıdan kaçırılmak için, soruşturma açılmadan istifa edip kaçtılar.

Böyle olunca aklanıyorsun. Sütten çıkmış ak kaşığa dönüyorsun. Kimse Semih Yalçın'ın oğlunun ya da bakanın eşinin peşinde değil yargı mercilerinde, soruşturma mercilerinde. Birkaç namuslu gazeteci ve buna itiraz eden sizler bizler dışında "E istifa etmiş bunlar, sorumlu değil."

BELGELERLE KONUŞTU, TEK TEK İSİMLERİ SAYDI

Şimdi size göstereceğim belgelerle bir bakın bakalım gerçek sorumlu kimmiş neymiş. İlk kez altında imzalarıyla görüyorsunuz ki: Bir, Hazine ve Maliye Bakanlığı vergi denetmenleri, Vergi Kaçakçılığı Denetim Daire Başkanlığı Yunus Emre Vakfı'na yazar Ağustos ayında, yani istifa eden iki kaçak hala görevdeyken.

"Kurumumuz, kurumunuz hakkında müfettişliğimizce yürütülen incelemede gerçek bir mal ve hizmet alım satımına dayalı bir ticari faaliyetin olmadığı, komisyon karşılığı sahte fatura ticareti yapmak amacıyla faaliyet gösteren bir şirketten kurumunuza fatura kesildiği, şirketin adı yukarıda bahsi geçen Dolunay Records Müzik Video Prodüksiyon ve Yayın Ticaret LTD. ŞTİ. tarafından 2023 yılında kurumunuz adına düzenlenen fatura asıllarının, bu faturalara ilişkin ödeme belgelerinin, dekont, çek, ilgili yıllar yevmiye defterlerinin ibraz edilmesini istiyor.

Bakın, şimdi ibraz edeceğim. Bu arkadaşlar 3 gün önce istifa ettiler ya, sorumlulukları yok. Satın alma onay belgesi, 22 Mart 2024, Yunus Emre Vakfı yönetim kurulu kararı.

İşin tanımı: Coğrafi İşaret Zirvesi Hakkında Alınacak Hizmet. İşin ortalama maliyeti 6 milyon 100 bin lira. Altına imza atanlar: Murat Çakır, tutuklu.

Safiye Yurtseven, tutuklu, firari.

Kutalmış Yalçın, Semih Yalçın'ın oğlu ne firari ne tutuklu, müstafi, istifa etmiş. Aktan çıkmış, sütten çıkmış ak kaşık.

Sütten çıkmış ak kaşık. Rahmi Göktürk Bakanın eşi, soruşturma başlarken istifa etmiş. "Sütten çıkmış ak kaşık" imzaları var, "yapalım bu işi" diyorlar. İş yapılmış mı? Ahada yapılmış. Faturası, şirketi… Birisi 7 milyon vermiş. Birisi 7,5 milyon. 6 milyona işi almışlar. 5 milyon 6 KDV, 6 milyon. Diyor ki, soruşturmayı yapan, "Bu şirketin gerçek bir mal üretmeyip naylon fatura kestiği ve komisyon karşılığı ödeme aldığı." 6 milyon.

Peki, faturayı kesmiş de para ödenmiş mi? Vakıfbank'ın dekontu, 6 milyon. Ödeme emrinin altında kimin imzası var? Ödenecek firmanın IBAN'ına kadar.

Şeref Ateş, başkan, kaçak, firari. Safiye Yurtseven, tutuklu. Kutalmış Yalçın, başkan yardımcısı, istifa etmiş. Soruşturma başlayınca.

Ne yazmışlar? "Acele." Vakıfbank şubesine. "Şubenizdeki bu hesap numarası, görülüyor, vadeli hesabımızdan 6 milyon da değil, 35,5 milyon lirayı bu şirkete ödeyin." IBAN aynı IBAN. Demek ki bu 6 milyonluk faturanın dışında başka faturalar da var aynı şirketin. 35 milyonu ödettirmiş.

BAHÇELİ'YE YANIT VERDİ

Ödeme emri burada. 6 milyonluk faturanın ödenmişliği burada. Şimdi Sayın Bahçeli, attığını mangalda kül bırakmayan Bahçeli, hani Sinan Ateş'in eşi gitti de Cumhurbaşkanına ağladı. Cumhurbaşkanının gözü doldu. O hanımefendinin söylediği "o ikisi." Sinan Ateş'in anasının söylediği "o ikisi." Sinan Ateş ölmeden önce anasına dediği, "Benim kalemimi kırdı o ikisi. Beni temizletmeye uyuşturuculardan, torbacılardan adam arıyorlarmış. Kalemim kırıldı, hakkını helal et anneciğim." dedi Sinan Ateş. Anası, karısı bunu mahkemede de söyledi.

O ikisinden birinin eşini gözümüzün önünde Sayıştay'a seçtiniz. Diğerinin oğlunu Yunus Emre Vakfı'na koydunuz. Madde madde bunları Sayın Bahçeli'ye belgeleriyle bugün yolluyorum. Sayın Deniz Yavuzyılmaz bütün evrakları ulaştı.

"MHP'LİYSEN TAYYİP BEY ONLARA DOKUNDURTMAZ"

Bir dosya olarak yolluyorum. Hâlâ daha bu kişiler soruşturulmamışsa bu şu demek: Sen MHP'liysen, orada tepede bir yerdeyse, her türlü yolsuzluğa bulaş, her türlü pisliğin içinde ol. Devlet ve hürmeten devletimiz dokunmaz, Tayyip Bey onlara dokundurtmaz. Bu mu hukuk devleti? Bu mu ahlak? Bu mu töre? Bu mu Türk'ün ahlakı?

MEB'İN ÜLKÜ OCAKLARI İLE İMZALADIĞI PROTOKOL 

Bir de, bir de, bir de Milli Eğitim Bakanlığı, Milliyetçi Hareket Partisi'nin gençlik örgütü olan Ülkü Ocakları ile protokol yaptı geçtiğimiz günlerde. Ne olacakmış? Ülkü Ocakları gidecek, okullarda eğitim verecek, gençleri eğitecek. Bu, bu hareketin iki yönü var. Birincisi Süleyman Soylu, kendini kurtaramadı ama sıkıştıkça MHP'ye yanlardı. Sıkıştıkça MHP'ye yanlardı.

Geçmişte "MHP kapatılmalıdır, MHP'nin dönemi bitmiştir." diyen Soylu, sıkışınca Devlet Bey'e yanlardı, iltifatlar söylerdi, onlara güzellikler yapardı, bütün istedikleri atamaları yapardı ki dursun.

ÖZEL'DEN 'SOYLU' AÇIKLAMASI: "DAHA BU İYİ GÜNLERİ"

Ama kendini şimdi kurtaramadı. Saçı sakalı birbirine karıştı. Daha bu iyi günleri. Yargının önünde hesap verecek, söz veriyorum. Bu Milli Eğitim Bakanı da gölge bakanımızın, yardımcılarının, milletvekillerimizin her gün ifşa ettikleri bir başka rezilliğe.

Onu örtmek için MHP'ye yanlayayım demiş. Bir tarafı o. Bir tarafı okullara tarikatları, cemaatleri sokuyorlar. Kimden reis mi yetişecek, yetmezmiş gibi Ülkü Ocakları ile sözleşme yapıyorlar ve Ülkü Ocaklarından gençler bir şeyler öğrenecek.

Ülkü Ocaklarının içinde geçmişte yetişmişlere, iyi niyetle gidenlere, bir ülkünün peşinde olanlara sözüm yok. Ama o ikisinin ya da son zamanlarda bir partinin, siyasi partinin genel başkanına tehditler savuranların, geçtiğimiz dönemlerde ne işlere bulaştıkları bilinenlerin, ne öğretecek bunlar?

Gençlere şey mi diyecekler? "Bir derneğe üye olabilirsiniz. Başkanınız bir gün yollarınız ayrı düşer, uyuşturucu çeteleri onu vurur, cesedi Ankara'nın önünde, ortasında durursa sırtınızı dönün. Bizim ahlakımız budur." Bunu mu öğreteceksiniz? "Bir tane tweet bile atmayız. Anasının yanına varmayız. Küçücük evladının başını dahi okşamayız. Çünkü emir büyük yerden, kurulan düzene uymadı. Bu namussuzluklara alet olmadı." mı diyeceksiniz? Ya da deyip "Memleket açlıktan kavrulurken biz, tam AK Parti düşerken tuttuk, kaldırdık. Onlar ders almak yerine bu millete ders vermeye, açlıkla terbiye etmeye, yoksullukla terbiye etmeye kalktılar. Oyunu aldığımız bu Antalya'da Toroslar'ın tepesindeki Yörük açlıktan kırılırken, biz sahte faturalarla 700 milyon para ödeyen kişi sadece ve sadece bizim genel başkan yardımcımızın oğlu diye sustuk. Siz de hırsızlığa susun, açları unutun, zenginleri savunun" mu diyeceksiniz?

BEŞİKTAŞ BELEDİYESİ'NE OPERASYON

Millet 31 Mart'ta bir karar verdi. 47 yıl sonra partimizi birinci parti yaptı. Yenilmeyeceğini sanan, böbürlene böbürlene seçim seçim anlatan, "O zaman yendik, bu zaman yendik." diyen Erdoğan'ı 22 yıl sonra partisinin en başındayken, devletin de başındayken, kaymakamı kendine ilçe başkanı, valiyi il başkanı atamışken, TRT'yi, Anadolu Ajansı'nı partisine yanlamışken milletten aldığımız güçle, Türkiye İttifakı'yla, Türkiye'nin bütün demokratlarıyla omuz omuza yüzde 38 oyla Tayyip Erdoğan'ı yendik.

O günden bugüne hazmedemediği bu seçim başarısının üzerinden bir yandan Cumhuriyet Halk Partili belediyelere zorluklar çıkararak, kamu gücünü kullanarak sürekli işlerin kötüye gitmesini, CHP'nin bu kadar çok belediyeye hazırlıklı olmadığını, başarısız olacağını, bunun kendisine yarayacağını sanıyordu.

Anketler bizdekiler 58, ondakiler 60,5-61 memnuniyet gösteriyor. Belediye başkanlarımız sahada, başta söyledim, insana dokunuyor, kadına, çocuğa dokunuyor. Yoksullukla mücadele ediyor. Soğuk evi ısıtıyorlar, boş tencereyi kaynatıyorlar, veresiye defterini kapatıyorlar, aç olana sıcak aş yetiştiriyorlar. O yüzden de hayır dua alıyorlar, destek alıyorlar. Ne yapacağını bilemedi. Bir yandan belediyeleri silkeleyelim suyunu keselim, açıkta para bulununca haciz edelim, hizmet ettirmeyelim.

Adeta hizmette yarışmak yerine arkadan çelme çakmaya, belediyenin hizmet aracının dönen tekerine somak sokmaya, var gücüyle hasetlik yapmaya devam ederken dün sabah Rıza Akpolat'ın evinin kapısı çalındı.

"DÜN YAPILAN İŞ DÜŞMAN HUKUKUDUR"

Annesinin, annesini korkutmanın, annesinin yaşlı kadının aklını almanın pahasına o dediklerini yaptılar. Maksat Rıza başkanı şahsında partiyi, partinin belediyeciliğini itibarsızlaştırıp geçemediği, koşuda geçemediği rakibinin düşmesi için çelme çakıp oyun dışı işler yapıp bu operasyon ve benzer operasyonlarla kendilerini bu yarışta avantajlı değil, aklı sıra rakipsiz kılıp çeşitli adımlar atmaya çalışıyorlar. Dün yapılan iş düşman hukukudur. Tayyip Erdoğan yıllarca görevini yaptı. Bir tane ihaleden dolayı ifadeye çağrılmadı. Oysaki İBB'de onun döneminde 300'den fazla soruşturma vardı. Çünkü belediye başkanı kanun gereği ihale sorumlusu değildir.

Öyle olsa her sabah 300 belediye başkanı Türkiye'de ifadeye gider gelir. Çoğu haksız yere, çoğu bir kısmı haklı yere. Ama imzayı atan sorumlu olsun diye. "Ben attım, hesabı o versin" olmasın diye kanuna konmuş. Belediye başkanının sorumlulukları belli, ihalelerdeki sorumsuzluğu belli.

Onun sorumlu sıralı imza sahipleri var. Kaldı ki yapılan işte de bir usulsüzlük yok. Ama aldılar, kollarına polis soktular. Adliye muhabirlerine mesaj atıp "Şu saatte getiriyoruz, gelin görüntü alın" dediler.

Bunun kime ne faydası var? Masumiyet karinesi diye bir şey var. Kişinin itibarını zedeleyeceksin. Bundan 9 ay önce o kişi sandığa girmiş, hem de ilk kez değil, 5 yıl çalışıp gitmiş, 5 yılın sonunda kendisine Türkiye rekoru düzeyinde oy verilmiş.

31 belediye meclis üyesi var ya, hep birlikte seçime girdik. Sağdan soldan rakiplerimiz vardı. En iddialısı AK Parti ile MHP'ydi, Cumhur İttifakı'ydı. Kaç belediye meclis üyesi aldılar?

Beşiktaş 31'de 31 belediye meclis grubunu CHP'ye vermiş. Bu ne demek? "Çok niyetlendin ama şu elini bir Beşiktaş'tan çeker misin? Bu belediyeden içeri burnunu sokmana izin vermiyorum." demiş. Öyle ya millet iradesi. Sana verildiğinde iyi oluyor da Beşiktaş'ta bize verildiğinde niye kötü olsun?

31'de sıfırı çekmişsin. Orada oturacağına, muhasebeyi kafanda yapacağına, bir hesap soracaksan Beşiktaş ilçe örgütüne, teşkilatına soracağına gelmiş Rıza Akpolat'a başarılı olmanın hesabını soruyor. Rekortmen olmanın hesabını soruyor ve sorulmaması gereken soruları dönüyor Rıza Akpolat'a soruyor.

İHSAN AKTAŞ İLE İLGİLİ FLAŞ AÇIKLAMALAR

Bu firma yarın dün sabaha kadar İhsan Aktaş adında devlet katında itibarlı, Meclis'in, Devlet Hava Meydanlarının, dünya kadar KİT'in, Yargıtay'ın, Trabzon Belediye Büyükşehir'in, Elazığ'ın, Isparta'nın, dünya kadar AK Partili belediyenin işini yapan birisiydi.

İhsan Aktaş. En son Bahçelievler, AK Parti'nin belediyesidir. Bahçelievler Belediyesi'nin ihalesini 564 milyon TL'ye yeni almış. Ayrıca ilişki kurmaya çalışıyorlar ya Esenyurt'la. Esenyurt'un da ihalesini almış. Ama iki ay itiraz süresi beklenirken Esenyurt Belediyesi'ne kayyım atanmış, Ahmet Özel Silivri'ye yollanmış, yeni gelen kayyım incelemiş, mahsul görmemiş, 21. maddeyle bir ay uzatmasını vermiş.

1 Ocak'ta da onaylamış, hizmete başlatmış. Şimdi oraya yollanan CHP belediyelerini bu işin içine al, hepsini birbirine karıştır, Esenyurt'la bağdaştır, oradan gideyim Beşiktaş'a, oradan gideyim falanca yere mümkünse İBB'ye hesabı Akın Gürlek denen kifayetsiz muhterisin eline yüzüne bulaşmış.

Çünkü suçladıkları kişi ihaleyi açık yapmış dokuz firmayla. Birisi seçilmiş. İki aydır hiçbir şey yok. Süresi geçiyor. İmzayı atan, çalışmaya başlatan, atadıkları eski Beyoğlu Kaymakamı bir gecede vali yardımcısı yapıp Esenyurt'a kayyım atadıkları kişi. Soruşturacaksalar ona diyecekler: "Bu kişi niye yapıyor?" diye.

Şimdi bu kişiyi Akın Gürlek dün sabah 5'te 6'da basına bir metin geçti, "Suç örgütü lideri İhsan Aktaş" diyor ve onun yaptığı işlerin Beşiktaş'ta sorgulandığını söylüyor.

Beşiktaş'ta olan iş bu İhsan Aktaş, uzmanlaşmış bu işlerde. AKP demiyor, MHP demiyor, CHP demiyor, TBMM demiyor. Araç kiralama, çöp möp işlerini alıp duruyor. Bizim belediyeler bekleyip yazı yazmışlar bu kişinin.

Çünkü biri demiş ki: "Bu terör örgütü üyesi olabilir." Rakiplerinden biri, bizim belediye yazı yazmış, devlete sormuş: "Bu kişinin bir mahsuru, bir irtibatı, bir iltisakı var mı?" diye. Süresi içinde cevap yok. Yani demek ki mahsul yok, yapabilirsin demiş devlet. Şimdi bunun üzerinden bize yürüyorlar. Öyle bir şey geldi ki bu İhsan Aktaş'ın başka ne şirketleri var diye baktık. Zaten bir işin üstündeydik. Bakın neyi gördük, neyi yakaladık? Bir kez daha şaşıracaksınız... İhsan Aktaş'ın şirketi bir ihaleye giriyor. Bu girdikleri ihalede yapmak istedikleri iş kendi deyimleriyle Ortadoğu ve Balkanların en büyük benzin istasyonunu açacaklar.

En büyük benzin istasyonu. Şirketin adı Güven Elif Limited Şirketi ama esas İhsan Aktaş'ın şirketinin adı Elif LPG ve bu Elif LPG şirketi kuruluyor. Eylül, ekim, kasım, aralık bir benzin istasyonu açıyor ama istediğini alamıyor.

Benzin istasyonu burada. Çünkü ilçe belediyesinden, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nden bu arkadaki alanlara AVM'ler, araç yıkama istasyonları, eğlence alanları, arabalı sinemalar, Ortadoğu, Balkanların, Avrupa'nın en büyük benzin istasyon kompleksini açacak. Bu izni alamıyor. Buranın izniyle sınırlı kalıyor. Bakın Güven Elif Otoyol İşletmeleri dün akşam 22:01'de aldık. İhsan Aktaş'a kayıtlı şu TEM'in üzerindeki yerden.

Peki İhsan Aktaş arkadaki o büyük, devasa benzin istasyonunu açmak için belediyeyi, belediyeleri ikna edemeyince ne yapıyor dersiniz?  Adamın teması çok. AK Parti'den birilerini buluyor. 4 Aralık, 12 Aralık 2024 Perşembe Resmi Gazete'de yayınlanmış. 4 Aralık gecesi Köy Kanunu görüşülürken, Köy Kanunu, araya son anda bir torba yasaya madde eklemişler.

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'nın görev yetkileri şunlardır diyor ya, oraya bu yeşil cümleyi eklemişler. Yeşil cümleyi okuyorum: "Akaryakıt ve sıvılaştırılmış petrol gazı istasyonları gibi alanlar ile ilgili her türlü ölçekteki planların yapılmasına ilişkin esasları belirlemek, bunlara ilişkin her türlü ve ölçekteki harita, etüt, plan ve arazi ve bunlara ilişkin her türlü ölçekteki harita etüt, plan ve arazi ve arsa düzenlemelerini gerektiğinde yapmak, yaptırmak, re'sen onaylamak." İhsan Aktaş denilen kişi istediği yerin etrafına Ortadoğu'nun en büyük benzin istasyon kompleksini yapmak için İstanbul'da belediyelerden ve TEM üstünde olduğu için karayollarından, karayollarından gördüğünüz izni almış.

Devamını alamadığı için, olmaz öyle şey dedikleri için hangi kapıyı çalıyorsa hepimiz biliyoruz ki bu mecliste Köy Kanunu'na paraşütle bu maddeyi gece yarısı ilave ettirmek olabilecek bir iş değildir bir kişinin bilgisi dışında.

O bir kişi en tepede oturan o bir kişi. Bunu bütün meclis biliyor. O yüzden, şunu ifade etmeliyim ki ben siyasette şunu asla yapmam, yapmadım, yapmayacağım, yapmıyoruz: "Tencere dibin kara, seninki benden kara." yok.

Suçlu kimse biz hala başımıza dert diye, sorun diye söylenen İski skandalını ortaya çıkaran bizim belediye başkanımız, ihbarını yapan. Yalova'da belediye başkanımızı aldılar. Hakkındaki bütün olumlu bilirkişi raporlarına rağmen çoğunluk kendilerinde diye vekille 5 yıl Yalova'yı yönettiler. İhbarı yapan bizim belediye başkanımızdır. Suçlu varsa bizden ayrı dursun. Yolsuz varsa bizden ayrı dursun. Bu konularda tavizimizin olmadığını bilirsiniz.

Bu seçimlerde Menemen'i alamamak pahasına genel seçimde yüzde 60 aldığımız Menemen'de kendi belediye başkanımızı soruşturma başlamadan önce partiden atmış partiyiz. O yüzden bir ihanetle belediye, o belediye başkanının AK Parti ile anlaşması, birkaç kişinin yer değiştirmesiyle AK Parti'ye geçti.

O gün bugün 4 milyarlık varlık satıldı, seçim rüşveti diye dağıtıldı ama şu kadar tereddüt etmedik doğrusunu yapmaktan. Ama burada ne Rıza'nın, Rıza Akpolat kardeşimin, ne Esenyurtlu Ahmet Özel'in yapılan iş siyasi kumpas dışında en ufak bir noktası, şu kadarcık bir hataları olmayan, belediyenin borcu için arsa satmışlar, mahsuplaşmışlar, artan parayla maaş dağıtmışlar, maaş.

Ama maalesef ve maalesef bükemedikleri bileği elindeki kamu gücüyle kırmaya, polisin koçbaşıyla kırdırmaya çalışan bir anlayış var karşımızda. Bu anlayış, dün söyledim, onu da dedim. Tayyip Bey'e sorun. Ömer Çelik ismini Özgür Bey açıklasın, şifreli konuşmasın, demiş.

Dekodör yok demiş. Dekodörün ta kendisi orada. Belediye Adana'da. Öyle bir anlayışla karşı karşıyayız ki yapılan sosyal yardımın hesabına ya da somut Eskişehir Aşevi'nin hesabına, aşevinde açlara çorba dağıtılacakken el koyan bir anlayış var. Niye? Millet memnun kalmasın diye.

Aynı anlayış Rıza Akpolat'a itibar suikastı yapan anlayış bizim belediye başkanımızı, yahu Anadolu'da, Anadolu'da bunu makul görecek bir AK Parti seçmeni, bir MHP seçmeni varsa getirsinler ben konuşacağım. Önceki dönem milletvekilimiz.

Bu dönem Adana'da Yüreğir'de belediye başkan adayımız. Bizzat gitmişim, mücadele etmişim. Zeydan Karalar çalışmış, Burhanettin Bulut çalışmış, Adana milletvekilleri gece gündüz çalışmış. Yüreğir'i AK Parti'nin elinden almışız.

Yüzde 45-46 oyla almışız. Sen Ömer Bey'e hadi anlamamıştı, daha dekodörlü söyleyeyim. O kavgalı olduğun kadın milletvekili var ya, aman duymasın. O neden acaba sivil araçla gidiliyor, başka araçla gidiliyor? Senden korkuna gidiliyormuş. Deniyor ya neden ön kapıdan girilmiyor? Senden korkuna girilmiyormuş. Demişsin ya Tayyip Bey'e ilimden belediye başkanıyla görüşülüyor, haberim yok. O kadın milletvekili çağırmış. Ankara'da bir yerde buluşacağız.

Ben seni kimseler görmeden götüreceğim. Cumhurbaşkanımızın sana diyecekleri var. Beni aradı, sordu. Cumhurbaşkanı çağırıyorsa kamu görevlisi belediye başkanı gider, dedim. Kamuya dair bir şey isterse baş üstüne dersin, olmadık bir şey derse müsaade istersin, dedim.

Ben olmadık şeyden, olmadık talep beklerken yahu evli barklı, Atatürk'ün partisine kayıtlı, 31 Mart'ta bizden seçilmiş, siyasi evi belli, yeri belli birine "Sen o Yüreğir'i nasıl aldın ya? Çok şaşırdım. Senin ne işin var CHP'de?" diyor ki: "Ben CHP'liyim, milletvekiliyim onların. Babam CHP'li, dedem CHP'li. Baba evindeyim." diyor kibarca. "Sen bize gel." Ya olacak şey mi arkadaş? Anadolu'da bir başka partinin belediye başkanına bir partinin genel başkanı çağırıp da "Sen bize gel, partini bırak. Biz seni burada rahat ettiririz. Üstü kapalı başka ifadeler, belediye başkanına önceden bir soruşturma varmış da bilmem neymiş. Burada rahat edersin." Ne demek bunlar ya? Ne demek bunlar? Söyledim, belediyenin adını da söylemedim.

Akşam olmadan ortaya çıktı. Ömer Bey'e sormuşlar. Ne şifresi? Adana'nın şifresi. Da Vinci'nin şifresinden karışık AK Parti'nin Adana'daki şifresi. Yazıklar olsun.

Sabahleyin erken saat 20 yöneticinin ile sabah kahvesi içmeye gidiyorum. Prensip öyle. İle uğramadan, il başkanının kahvesini, çayını içmeden siyasi çalışma yapmıyoruz. 20 tane il yöneticisi beklerim. 1000'e yakın partili Mersin'de toplanmış. Dedim ki: 3'te orada konuşacağız. Orası önemli. Oraya gelin. Bir büyük başlangıcı birlikte yapacağız. Bir sürprizimiz var. Bunu sosyal medya, birazcık da tıklanmak isteyen siteler, CHP'nin sürprizine falan iş şu anda bakıyoruz çok da memnunuz. Müthiş büyüdü. O noktada kırmızı kart eylemleri falan derken dün Sanayi ve Teknoloji Bakanı bana yeşil kart göstermiş. Diyor ki, diyor ki: "Bak" diyor "Özgür Özel bu" diyor "KAAN uçağımızın milli kartı, yeşil kart."

Ya bir şey söyleyeceğim. Bu bakanlarda gerçekten bir tuhaf akıl tutulması oluyor. Önceki Varank vardı. O da buraya gelmişti TOGG'la. TOGG'un şeyini sallıyor, anahtarını. Dedim ne sallıyorsun? Babanın malı mı? Milletin malı dedim.

Bırak onu kürsüye. Bırak kürsüye. Hepimiz bineriz. Almanya'da Mercedes Hristiyan Demokratların da, BMW Sosyal Demokratların mı? Bu ülkenin bir varlığı varsa iyisiyle kötüsüyle, artısıyla eksisiyle bizimdir. "Bırak milletin olsun." dedim. Böyle sallarken cebe koydu. "Benim değil, ödünç aldım." dedi. Ama TOGG da bizim, sayın bakan belki atlamış, Sayın Ahmet Hakan da atlamış. Çünkü bugün şey yazmış. Kırmızı kart eylemi şöyle AK Parti'den kırmızı karta ilk golü bakan atmış. Ben niye gol yiyeceğim?

KAAN uçtuğunda ilk tebrik tweet'ini ben attım. KAAN gururumuzdur, onurumuzdur. Elbette ki, elbette ki KAAN'a benden de yeşil kart ama emekliyi aç bırakanlara benden kırmızı kart.

"TAYYİP BEY'E SESLENİYORUM..."

Bu kadar basit. Bu yüzden şimdi biz kırmızı kartı açlığa mahkum edilen emekliler için kaldırdık ama onlar bizden önce meydanlarda kaldırdı. Kırmızı kartı meydanlarda asgari ücretliler gösteriyor.

Kırmızı kartı hakkı yenen emekçiler gösteriyor. Kırmızı kartı atanamayan öğretmenler, iş bırakan memurlar, aile hekimleri gösteriyor.

Staj mağdurları, emeklilikte kademe bekleyenler gösteriyor. Vergide adalet talep edenler gösteriyor. Emeklilikte adalet arayanlar kırmızı kartı gösteriyor ve biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak işte ellerimizdeki kırmızı kartları emekliye ve emekçiye sefalet maaşı verenlere karşı kırmızı kart kaldırıyoruz. Kırmızı kart Cumhuriyet Halk Partisi'nin değil, bu ülkenin ezilenlerinin eylemidir.

Cumhuriyet Halk Partisi tüm emeklileri, tüm emekçileri ayağa davet ediyor. Ayağa kalkın ve kırmızı kartları gösterin. Tayyip Bey'e sesleniyorum: İşte sana kırmızı kart. Eğer bu milletin sesini duymazsan bu milletten görüp göreceğin budur. Bu milletin senden göreceği kalmadı. Senden umudu kalmadı. Senden tek istek, son istek sandıktır. Getir sandığı, göreceksin kırmızı kartı.