Toksik Anne-Babalar Neler Yapar?

Çocuklarınız sizin çocuklarınız değil, Onlar kendi yollarını izleyen Hayat'ın oğulları ve kızları.

“ Dünyada sahip olduğumuz en değerli varlığımız hiç kuşkusuz çocuklarımızdır”. Bu hepimizin yüreğinden ve beyninden geçen evrensel bir duygudur. Ancak en değerlilerimiz olmaları bizi onların sahipleriyapmaz. Bizler onların her koşulda yanında olan,  gelişimlerine, değişimlerine, duygularına, isteklerine kısacası kendi başına eşsiz bir birey olmalarına fırsat veren, tanıklık edebilen aileler olmalıyız. Şimdi bazı anne-babaları çok şaşırtacak, ezberleri bozacak  bir cümle kuracağım. Çocuklarımız bizim aracılığımızla dünyaya geldiler fakat  bize ait değiller. Yani bizim malımız, eşyamız, bir uzvumuz değiller. Halil CİBRAN’ın benim de çok sevdiğim  şiiri  bunu çok güzel anlatmış.

 Çocuklarınız sizin çocuklarınız değil, Onlar kendi yollarını izleyen Hayat'ın oğulları ve kızları.

 Sizin aracılığınızla geldiler ama sizden gelmediler.

 Ve sizinle birlikte olsalar da sizin değiller.

 Onlara sevginizi verebilirsiniz düşüncelerinizi değil.

Çünkü onların da kendi düşünceleri vardır.

Bedenlerini tutabilirsiniz, ruhlarını değil. Çünkü ruhlar yarındadır.

 Siz ise yarını düşlerinizde bile göremezsiniz.

Onlar gibi olmaya çalışabilirsiniz ama sakın onları

Kendiniz gibi olmaya zorlamayın.

    Çocuklarımız bizim kendi çocukluğumuzdan getirdiğimiz ancak parçaları eksik olan Puzzle mızın tamamlayıcıları değildir. Çoğu anne-baba bilmeyerek de olsa çocuğuna kendi doğrularını, isteklerini empoze etmeye çalışarak yarım kalmış yanlarını çocuğuyla tamamlamaya çalışıyor. Tıpkı çocukluktan itibaren doktor olmayı istemiş, fakat türlü sebeplerle olamamış bir babanın gerçekleştiremediği ve içinde  ukde olarak kalan bu hayalini sürekli bir yönlendirme çabası içerisinde çocuğunun üzerinden gerçekleştirmeye çalışması gibi. Burada çocuğunun yeteneğini, isteğini, duygularını kısacası onun bir birey olduğunu kabul etmeden, görmeden sadece kendi duygusuna odaklanmıştır. Ancak babanın eksik parçalarını tamamlama görevi verilmiş bir çocuğun istekleri, yetenekleri bu durumda göz ardı ediliyor. Bu çocuk belki doktorluk yapar, ama doktor olamaz. Mutlu olarak yapamaz, yürekten yapamaz, gelişerek ve ilerleyerek yapamaz. Bu öykünün tek bir mutlusu vardır, tek bir tatmin olanı vardır, o da babadır.

  Mutsuz çocukluğumuzun terapisti, eksik taraflarımızın tamamlayıcısı değildir çocuklarımız. Onların   varoluşlarını, potansiyellerini, ilgilerini, isteklerini  olduğu gibi kabul edip desteklediğimizde  takdirde çiçek açıp, dal verirler.

    Şiddet denince akıllara genellikle fiziksel şiddet gelir, oysa kendisi olmaya fırsat verilmeyen, ilgi, istek, duygu ve kararları göz ardı edilen, saygı gösterilmeyen çocuklar da çoğumuzun farkında bile olmadığı   psikolojik şiddete maruz kalıyorlar. Şuna inanıyorum ki  psikolojik şiddetin etkisi fiziksel şiddetten daha derin ve daha uzun sürelidir.

  Kendi istediği programa, hayal ettiği projeye  uygun çocuk yetiştirme isteğinde olan anne-babalar için amaca giden her yol mübahtır,  meşrudur. Parayı, bir şeyler almayı zaman zaman bir güç olarak kullanıp çocuğu manipüle eder, koşullu ödülü ve cezayı bol bol  kullanırlar. Örneğin; matematik sınavından 100 alırsan istediğin ayakkabıyı alacağım, gittiğin jimnastik kursunda ilk 3 e girersen  istediğin telefonu alacağım gibi  koşullu ödüller sunarlar. Eğer amaç çocuğun kazanımları olsaydı, iyi eğitilmiş, saygı duyulan bir çocuk yetiştirmek olsaydı tabi ki, yapılan bu uygulamalar seçenek bile olamazdı. Bu örneklerden de anlaşılacağı gibi öncelikli amaç anne babaların gerçekleştiremedikleri hayallerini çocuklarının üzerinde gerçekleştirme isteğidir.

  Kısaca anlatmaya çalıştığım çocuğun varoluşunu zedeleyen tutum ve  düşüncelerden bir an önce vazgeçmediğimizde özellikle ergenlik ve yetişkinlik döneminde karşımıza istenmeyen öfkeli tepkiler , isyankar tutumlar, kendi isteklerini, duygularını ailesiyle paylaşmaktan kaçınan bireyler olarak çıkacaktır.

 ÇOCUĞUMLA İLGİLİ EN BÜYÜK HAYALİM ONUN HAYALİNİN GERÇEKLEŞMESİ diyebildiğimiz günlere.