CHP'nin 38. Olağan Kurultayı'nda seçilen Genel Başkan Özgür Özel, liderliğindeki yeni yönetimle ilgili olarak Parti Meclisi'nin ilk toplantısında parti yönetimi yapılanması ve Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyeleri belirlendi. Daha önce 14 üyeden oluşan MYK'nın üye sayısı 24'e çıkarılırken, yeni MYK'da 17 isim "gölge kabine" üyesi olarak görev aldı. 7 isim ise parti yönetiminden sorumlu genel başkan yardımcısı olarak atanırken, yeni döneme yönelik "Fiili Güçlü Genel Sekreter" hamlesi dikkat çekti.
Gazete Yenigün'de yer alan habere göre Kulislerde CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in daveti ile partiye katılan ve yeni döneminde PM üyesi seçilen Dr. Baran Bozoğlu’nun çevre ve iklim konularında önemli görevler üstleneceği söylentileri yayılmıştı. Özel’in A takımından bahsederken birçok televizyon programında ismini anmadan geçmediği Bozoğlu’nun gölge kabinede olmamasının nedenini ise yine Özel açıkladı. Kadınlara eşit temsil hakkı sözü veren Özel, gölge kabinedeki Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nda resmi olarak Avukat Gülşah Deniz Ataların görüneceğini ancak görevin Bozoğlu ile yürütüleceğini ifade etti. Bu atama ile eşit temsil sözünü yerine getiren Özel, Bozoğlu’nun bu alanda etkin olacağını birçok defa belirtti.
Bozoğlu, İzmir’deki çevre sorunlarıyla yakında ilgilenen bir bürokrat olarak tanınıyor. Çevre ve iklim değişikliği konularında partinin kilit ismi olacağı görülen Dr. Baran Bozoğlu, TMMOB Çevre Mühendisleri Odası’nın 10 yıl boyunca Genel Başkanlığını yürütmesinin yanı sıra Ankara Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon İdaresi (ASKİ) Genel Müdür Yardımcılığı görevinde de bulundu. Özel’de katıldığı bir tv programında Bozoğlu ile Aliağa’da asbestli bir geminin üstünde olmak üzere çevre sorunlarının olduğu birçok alanda birlikte olduklarını söyledi. O yıllardan beri çevre konularında sıkı diyalogda oldukları ve görüş alışverişinde bulundukları kamuoyuna yansıyan bilgiler arasında. ASKİ'den sonra İZSU'ya transferi konuşulan Bozoğlu'nun Egeli yeni genel başkan ile yakınlığının merkezinde yine Ege olduğu konuşuluyor.
Çevre Mühendisi Dr. Baran Bozoğlu ile hem siyaset hem de çevre sorunları üzerine özel bir röportaj gerçekleştirdik. İzmir’in çevre sorunları ve partisinin çevre politikaları üzerine bilgiler aldık.
Bozoğlu, Gediz havzasından Büyük Menderes ve Küçük Menderes Bölgelerine, Gaziemir'deki nükleer atıklardan Aliağa’daki gemi söküm tesislerine, körfez kirliliğinden derelerdeki sorunlara kadar ayrıntılı ve dikkat çeken açıklamalarda bulundu.
BOZOĞLU CHP’NİN A TAKIMINDA NASIL YER ALDI? ÇEVRE MÜHENDİSLERİ ODASI GENEL BAŞKANLIĞINDAN PARTİ MECLİSİ ÜYELİĞİNE VARAN SÜREÇ NASIL GELİŞTİ?
"Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel ile 2014 yılında Manisa Yırca'daki ağaç kesimleri ile ilgili tanışmıştık. Köyün muhtarı bir öğretmenimizdi ve köylüler zeytin ağaçlarına sahip çıkmaya çalışıyorlardı. Genel başkanımla o muhtarın gözyaşlarında buluştuk ve o günden bugüne de her daim iklim değişikliği, kuraklık, su vd çevre konularında kendisi ile iletişim halinde olduk. Sayın Özel çevre konularında çok hassas olduğu için sürekli takipteydi ve oda başkanlığı yaptığım yıllarda gelişmeler hakkında fikirlerimi sorardı. Ben de görüşlerimi kendisiyle paylaşırdım. O günlerden bu yana 11 yıllık bir iletişimimiz var. 2015 yılında Cumhuriyet Halk Partisi'nden aday adayı olmuştum. O yıllarda oda başkanlığım nedeniyle aktif siyasetin içinde olmadığımdan kontenjan bir adaylığı başvurusuydu. O zamanki Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu bu anlamda olmamın iyi olacağını belirtmişti ancak adaylık sürecim gerçekleşmemişti. O dönemde de şimdiki Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel beni çok desteklemişti, siyasete girmemi ve bu alanda çalışmalar yapmamı istemişti. Gelinen noktada adaylığı belli olunca genel başkanımız beni de parti meclisinde MYK'da değerlendirmek istediğini belirtti ve bu alanla ilgili katkı vermemi istedi. Ben de davetini hiç kuşkusuz kabul ederek O’nun yürekten çabalarına yıllarca tanık olan bir insan olarak katkı vermek istedim. Cumhuriyet Halk Partisi'nin iktidarında çevre iklim değişikliği konularında ve aynı zamanda su yönetimi, atık su yönetimi, atık yönetimi gibi alanlarda katkı vermekten onur duyacağım. Türkiye'nin ihracatını riske atan sınırda karbon düzenlemesi gibi ciddi riskler var. Avrupa Birliği'yle bağlantılı konularda katkı vermek adına yanında yer almaktan onur duyduğumu kendisine de belirttim."
MEMURLUKTAN SİYASETE GEÇMEK BİR RİSK DEĞİL MİDİR? KALDI Kİ KURULTAYDAN ÖNCE İSTİFA EDEREK MEMURLUĞU BIRAKTINIZ. ÖZGÜR ÖZEL KAZANAMASAYDI PİŞMANLIK DUYAR MIYDINIZ?
"Kamu çalışanları bildiğiniz gibi siyasette görev alamıyor. Bu nedenle ben de yıllarca aktif siyasetin dışında durmak zorunda kalarak ülkemizin çevre sorunlarına çözümler aradım. Bu amaçla her kesimle görüşmelerimi yürüttüm. İlk olarak çevre mühendislerinin ve çevre mühendisliği kavramının kabul görmesinin sağlamak için oda olarak çok mücadele verdik. Neticede başardık. Zaten böylesi bir dönemde aksi kabul edilemezdi. Bu zaman diliminde tabi ki hayata bakışım ve kendi görüşlerin doğrultusunda CHP ile çok daha yakın temaslarda bulundum. Her daim Cumhuriyet Halk Partisi'nin hem il yönetimlerine hem yerel yönetimlerine hem de parti yönetimlerine iklim değişikliği, su, atık su, katı atıklar ve diğer çevre konularında her zaman katkı sunmaya gayret gösterdim. Son dönemde de ASKİ Genel Müdür Yardımcısı olarak görev yaptım yaklaşık üç yıl boyunca. Şu anda da ASKİ'de benim görev sürecimde başlattığım çalışmaların birçoğunun açılışı yapılmaya başlandı ve güzel sonuçlar da alınıyor. Bu manada CHP ile her zaman iç içeydim. Çevre konularında her zaman çalışmaların içerisindeydim. Ancak kamu görevimden dolayı resmi üyelik söz konusu olamıyordu. Genel Başkanımızı Özgür Özel'i de davet ettiği anda da gözümü kırpmadan bu çabaya destek vermekten mutluluk duyacağımı belirttim ve sürecin içerisinde yer aldım. Tabi bunun için de memurluğu bırakmak gerekiyordu. Sayın Özel’in kazanacağının da garantisi yoktu neticede ama ben artık ülkenizin geldiği bu noktada elimi değil kolumu taşın altına koymam gerektiğini düşündüm. Risk midir evet ama ülkemiz için mücadeleden geri durmak gelecek nesiller için daha büyük bir risktir. Benim de 6 yaşında bir kızım var. Laren. O’nun ve diğer tüm çocukların geleceği için mücadeleye omuz vermek gerekiyordu. Açıkçası bu nedenledir ki ne tereddüt ettim ne de kazanmayı ya d kaybetmeyi düşündüm. Sadece mücadelenin bir parçası olmak istedim."
UZUN YILLAR ODA GENEL BAŞKANLIĞI YAPTINIZ. HALİYLE ÜLKEMİZİN ÇEVRE SORUNLARINA HAKİMSİNİZ. DÜNYADAKİ GELİŞMELERİ YAKINDA TAKİP ETTİĞİNİZİ DE BİLİYORUZ. PEKİ PARTİNİZİN ÇEVRE POLİTİKASI ÇEVRE PLANI HAZIR MI? DENEYİMLERİNİN DOĞRULTUSUNDA BİR PROGRAM HAZIRLADINIZ MI?
"Başta tabi ki ülkemizin ve dünyamızın çevre ve iklim değişikliği sorunlarının çözümlerine yönelik çalışmalar hazırladık. Zaten yıllardır bu konular üzerine çalışıyorum. Ülkemiz için yol haritamız hazır. 10 yıl Çevre Mühendisleri Odası Genel Başkanlığı yaptım ve Türkiye'yi karış karış dolaştım. Çevre problemi yaşanan, su problemi yaşanan bütün yerlerde, bütün bölgelerde teknik anlamda, bilimsel anlamda değerlendirmeler yaptım. Odamızın şubelerindeki değerli mühendis arkadaşlarımızla görüş alışverişlerinde bulundum. Türkiye'de istihdamın arttırılması, kalkınmanın sürekli yukarı ivmeli gerçekleşmesi ama bu süreçlerin insanı ve doğayı merkeze koyarak desteklenmesi, çevre sorunlarını en aza indirerek yapılması için programlar hazırladık. Sistematik ve kategorik olarak herhangi bir konunun kesinlikle karşı olunmasından ziyade bunu o bölgenin, o yerelin, o ekosistemin, o insanların ihtiyacı doğrultusunda planlanması gerektiğini düşünerek hareket ettik. Yani kalkınmayı da kuşkusuz önemseyen ama bunu sürdürebilirlik ilkeleri kapsamında gerçekleştirebilen bir mekanizmanın olmasını savunuyoruz. Çevre Bakanlığı kamu görevlerinde de bulunduğumdan dolayı mevzuatı da çok yakından takip ettim ve biliyorum. Oda başkanlığım zamanında da Türkiye'nin çevre politikalarına müdahale etme şansım oldu. Kimi zaman mevzuatların yönetmeliklerini değiştirmesinde kimi zaman çevre kanununun değiştirilmesinde, kimi zaman da açtığımız davalarla Türkiye'de çevre mevzuatının düzenlenmesi, çevre politikasının yönlendirilmesine ciddi katkılarımız oldu. Çevre Bakanlığı'ndayken Türkiye özelinde ve dünyada, uluslararası toplantılarda Türkiye'yi temsil ettim. Ardından da kurduğum İklim Değişikliği Politika ve Araştırma Derneği’nde de uluslararası kuruluşlarla doğrudan çalışmalarımız oldu. Farklı ülkelerde konferanslar verdim. Dolayısıyla hem Türkiye'de hem dünyada nelerin yaşandığını çok iyi analiz edebiliyoruz şu anda. Cumhuriyet Halk Partisi'nin bundan önceki dönemlerde mutlaka birçok başarılı çalışmaları oldu, raporlar hazırlandı. Oralarda da katkılarımız oldu. Şu anda Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizler Çevre, Şehircilik, İklim değişikliği Bakanlığı’nın ne yapması gerektiğini, toplumun ve doğanın ihtiyaçlarının ne olduğunu, iklim krizine karşı ne gibi adımlar atılması gerektiğini iyi biliyoruz. Bu konularda hem deneyimimiz hem bilgi birikimimiz hem de çok kuvvetli ekibimiz mevcut."
CHP KADROLARI MERKEZİ İKTİDARI VE YEREL İKTİDARI YÖNETMEYE TALİP
"Şu anda yerel seçim gündemi var. Adayların belirlenme süreci var. Bazı konular belli dönemlerde çok ön plana çıkmıyor olabilir. Ama şunu açıkça söyleyebilirim ki Cumhuriyet Halk Partisi kadroları olarak bizler hem Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bütün kurumlarını yönetmeye talibiz hem de yerel yönetimlere talibiz. Bilgi birikimimiz, özellikle çevre iklim alanındaki bilgi birikimimiz, deneyimimiz hiç kuşkusuz Türkiye'nin bütün ihtiyaçlarını gözeterek bunları yürütebilecek durumda. Hem yerel yönetimlerde hem de genel yönetimlerde büyük bir değişimi yaratma ve bunu toplum yararına, ülke yararına, kalkınmayı da önceliklendirerek, yeşil ekonomiyi de gözeterek yapmayı sağlayacak birikimimiz var. Bunu dair yol haritamız hazır. Ne yapmak istediğimizi hedeflerimizi çok iyi biliyoruz. Genel Başkanımızın öncülüğünde bunları da zaman zaman kamuoyuyla paylaşacağız."
ÜLKE GÜNDEMİNDEN YERELE İZMİR’E DÖNECEK OLURSAK; İZMİR’İ YAKINDAN TAKİP ETTİĞİNİZİ BİLİYORUZ. ZAMAN ZAMAN BURADA DA ÇEVRE SORUNLARIYLA İLGİLİ ÇALIŞMALARA KATILDINIZ. İZMİR’İN ÇEVRE SORUNLARI NELER? BU SORUNLAR ÇÖZÜMLERİ İÇİN NELER YAPILMALI?
"İzmir'in ve Ege Bölgesi'nin ciddi çevresel problemleri olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Şu anda özellikle Gediz havzasında ciddi bir kirlilik var. Büyük Menderes ve Küçük Menderes bölgelerinde büyük problemler mevcut. Artık bakanlıkların raporlarında da çok açık bir şekilde görebiliyoruz bu sıkıntıları. Örtbas edilebilecek aşamaları çoktan aştı. Yani derelerimiz ne yazık ki temiz akmıyor. Öte yandan işte hepimizin malumu olan İzmir Gaziemir'deki nükleer atıklar… Hala gerçekten 21. yüzyıl Türkiye'sinde, yüzüncü yıl Cumhuriyeti'ne yakışmayacak bir şekilde toprağın altında bulunuyor. Hala çıkartılıp da bertaraf edilemedi. Yaklaşık on yıldır bu konu gündemde. Hatta 2010’da ilk defa haber olmuştu. 13 yıldır gündemde olan bir konunun hala çözülemediğine şahit oluyoruz. Bir tarafta sıfır atık kavramını sürekli ön plana çıkartıyoruz. Bu konuyu sahipleniyoruz. Yani sıfır atık Türkiye'de ve dünyada olması gereken bir çalışma. Ama öte yandan da İzmir Gaziemir’de bir kirlilik, nükleer atıklar hala kentin göbeğinde doğayı ve toplumu riske atıyor. Bunun da mutlaka değerlenmesi lazım. Toprak kirli, yönetmeliği uygulanmıyor. Temizleme çalışmaları yapılmıyor. Uygun bertaraf yöntemiyle kaldırılmıyor. Bu da aslında İzmir'in büyük tartışmalı konularından birisi ve İzmir’e dair yeterince hassasiyetin olmadığını da aslında somut bir göstergesi."
ALİAĞA’DAKİ GEMİ SÖKÜM TESİSLERİ İÇİN ŞEFFAFLIK ÇAĞRISI
"Oda başkanıyken, orada asbestli gemilerin Türkiye'de sökülmesi konusuna dair bir kontrolsüzlük olduğunu ve bu işlemlerin çevreye ve doğaya zarar vermeyecek şekilde yapılması gerektiğini ifade etmiştik. Kuito gemisi tartışmalarında atıkların radyoaktif kontrolü yapılmadan alındığını ve cihazların bozuk olduğunu ifade etmiştim. Daha sonra gemi söküldü ama biz davayı kazanmıştık. Onun geminin sökülmemesi gerektiğine dair bir kararı mahkeme aslında vermişti ama iş işten geçmişti. İzmir'in diğer sorunlarından bir tanesi bu. Gemi dönüşüm tesislerinin sağlıklı hale getirilmesine ihtiyaç var. Avrupa Birliği çevresel koşullara uygun olmadığı için gemi söküm tesislerinden iki veya üç tanesinin lisansını ve iptal etti. Dolayısıyla Türkiye'nin de mutlaka bu konuda adım atması lazım. Bu nedenle İzmir'in hem denizinin temiz kalması hem toprağının temiz kalması hem de işçi kardeşlerimizin, oradaki emekçilerin zarar görmemesi için gemi geri dönüşüm tesislerinin mutlaka izlenmesi, şeffaf bir şekilde oradaki sürecin kirlilik durumunun ortaya konulması gerekiyor ki doğru bir kalkınma sürecini yaratabilelim. Aynı zamanda oradaki deniz kirliliğininde çevrimiçi izlenerek toplumla paylaşılmasının yararlı olacağını da özellikle vurgulamak isterim. Özellikle gemi sökümündeki asbest ve radyoaktif madde konularında büyük bir tartışma var. Zaman zaman bunlara dair olumsuz sonuçlar çıktığını da biliyoruz. Dolayısıyla burada özellikle gemilerin asbest sökümleriyle bağlantılı ve radyo aktiviteleriyle ilgili üçüncü göz denetimlerin yapılması, sivil toplum kuruluşlarının da bu denetim süreçlerinin bir parçası haline getirilmesi yararlı olacaktır. Bu hem ülkemizin çevre sorunlarını hem Aliağa'nın çevre sorunlarını azaltmasını sağlayacak, hem de bölgedeki sivil toplum kuruluşlarının, vatandaşların da sürece katılmasını sağlayarak yanlış bilgilerle doldurulmasını da engelleyecektir. Ayrıca tabii ki bu gemi geri dönüşüm sektöründe büyük bir ekonomi var. Gemi geri dönüşüm sektöründeki yatırımcıların da daha sağlıklı bir şekilde çalışmalarını yapmalarını sağlayacaktır.
Petrokimya endüstrisinin olduğu bölgede de yine deniz izleme noktalarının kurulması lazım. Şu anda normal şartlarda atık su arıtma tesislerinin çıkış noktalarına sürekli atık su izleme sistemleri kuruluyor. Türkiye'de bu süreç başladı. Benzer bir sistemin, yıllardır üzerinde tartışılan ve şaibeler olduğu ifade edilen Aliağa'daki gemi söküm alanı içinde ve o bölgedeki petrokimya tesisleri içinde kurulması yararlı olacaktır.
Kirlilik tespitinin düzenli yapılması ve denetimlerini de sıklaştırılması gerekiyor. Aynı zamanda bu gemi söküm tesislerinin teknolojik dönüşümü sağlamak, ileri teknolojik sistemler kullanmalarını teşvik etmek gerekiyor. İşçi ve iş sağlığı güvenliği konusunda da sürekli denetimler yapmak ki bunun için de ileri teknolojiler var, anlık olarak kamera sistemleriyle işçi ve iş sağlığı güvenliği önlemlerini izlemek can kaybını önlemek için önemli bir adım olacaktır."
İZMİR’İN ÇEVRE SORUNLARINA YAKIN TAKİP
"Körfez'de ve başka yerlerde de birtakım sıkıntılar zaman zaman gündeme geliyor. Dolayısıyla İzmir'in çevre sorunlarının çözümünde hem Çevre Bakanlığı'nın hem de belediyemizin ortak çalışma pratiğinin hiç zaman kaybetmeden hayata geçirilmesi lazım. Çevre Bakanlığının İzmir bölgesine bir an önce gerekli hassasiyeti göstermesi, özellikle fabrika denetimlerini arttırması ve kirletici parametreleri engelleyecek çözümler üretmesi, derelerin temiz akmasını sağlaması gerekiyor. Kuşkusuz bunların parti olarak takipçisi olacağımızı özellikle vurgulamak istiyorum."
İZMİR BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ’NİN ÇEVRE İLE İLGİLİ ÇALIŞMALARINI YETERLİ BULUYOR MUSUNUZ? BÜYÜKŞEHİR’E BUNUNLA İLGİLİ BİR YOL HARİTASI HAZIRLAYACAK MISINIZ?
"İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin çevre konusunda yoğun çalışmalar içerisinde olduğunu izliyoruz. Cumhuriyet Halk Partili belediyelerin özellikle büyükşehir belediyelerinin çevre yatırımları konusunda büyük bir hassasiyeti olduğunu biliyoruz. Tabii pandeminin yaşanmış olması, ekonomik kriz, genel seçimler gibi birçok konuyu şu son beş yılda yaşadık. Dolayısıyla önümüzdeki beş yılı daha dikkatli kullanacağız. Her zaman krizler olabilir. Her zaman sıkıntılar yaşanabilir ama önümüzdeki beş yılın çok daha kritik olduğunu, daha ayakları yere basan bir sürecin olacağını söyleyebiliriz. Dolayısıyla İzmir Büyükşehir Belediyesi de tıpkı diğer büyükşehir belediyelerimiz gibi çevre yatırımları konusunda çalışmalar yaptılar, yapacaklardır da. Bu çalışmaların uzmanların desteği ile geliştirilmesi gerekecektir. Özellikle su kayıp ve kaçakları konularında çalışmaların geliştirilmesi gerekecektir. Cumhuriyet Halk Partisi olarak belediyelerimizi önümüzdeki dönemde çevresel yatırımlarını, su ve atık su yatırımlarını anlık olarak izlemeyi hedefliyoruz. Yani bunun anlamı ne? Düzenli olarak belediyelerimizin bu yatırımlar konusunda Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezi'ne bilgi sağlamasını, dolayısıyla göstergeler üzerinden bu takibin yapılmasını ve belediyelerimizin çalışmalarının genel merkezimiz tarafından desteklenmesini istiyoruz. Genel merkezimizde kuracağımız bir sistemle birlikte çevre yatırımlarını, su ve iklim değişikliği gibi yatırımları belediyelerimizin, hem ilçe hem büyükşehir belediyelerimizin anlık olarak takip edeceğiz. Aylık raporlama sistemi kurarak bu verileri düzenli bir şekilde toplayacağız ve bu topladığımız veriler üzerinden de belediyelerimizin performanslarını izleyeceğiz. Bunun için bir çalışma pratiğini özellikle yerel seçimlerden sonra genel merkezimizde değerlendireceğiz. Bu şöyle bir katkı sağlamış olacak. Belediyelerimizin birbirine destek sağlamasının önünü açacağız. Hangi belediyemiz nerelerde, ne gibi çalışmalar yapıyorsa eksik olan belediyelerimize bu bilginin aktarılması ve o belediyelerimizin desteklenmesini sağlayacağız. Tıpkı deprem döneminde sahip çıktığımız gibi. Cumhuriyet Halk Partisi içerisinde çalışma yapan belediyelerin birbirleri arasında bir dayanışma da bu alanda özellikle çevre, iklim ve su alanında artmış olacak. Bir yandan tabii ki bu performans göstergesi kendi örgütümüze, Cumhuriyet Halk Partisi örgütüne de yapılan bu değerli çalışmaların yayılmasını örgütümüzün bu konuda anlık olarak bilgi sahibi olmasını sağlayacak. Dolayısıyla genel merkezimizde belediyemizin çalışmalarına her alanda katkı verir bir durumda olacak."
KÖRFEZ KİRLİLİĞİ’NE İLİŞKİN İZMİR BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANI TUNÇ SOYER GEDİZ HAVZASI TURU YAPTI. İZMİR KÖRFEZİ’NE AKAN GEDİZ NEHRİ’NİN KİRLİLİK TAŞIDIĞI BELİRTİLDİ. SİZCE GEDİZ’DEN GELEN KİRLİLİK KÖRFEZİ NE KADAR ETKİLİYOR? NÜFUSU 4.5 MİLYONU AŞMIŞ İZMİR’DE, KENT MERKEZİNDE ARTAN NÜFUS İLE BİRLİKTE ATIK SU İLE YAĞMUR SUYUNUN AYRIŞTIRILAMAMASI KÖRFEZ KİRLİLİĞİNE NE DERECE ETKİLİYOR?
"Körfez kirliliğine ilişkin tabii çokça konu tartışılıyor. Farklı kentlerde de denizlerde kirlilik olduğu yönünde bir bilgimiz var. Biliyorsunuz Marmara'da özellikle ciddi bir müsilaj problemi olduğunu gördük ve bu probleminin ana kaynağı atık sökme tesislerinin endüstride ve belediyelerde su arıtma tesislerinin verimli çalıştırılmamasının yanında aynı zamanda derelerden gelen azot ve fosfor yükünün çok yoğun olduğunu, dolayısıyla dere kirliliklerinin müsilajı büyük oranda tetiklediklerini biliyoruz. Bu nedenle özellikle Gediz Havzası’nın, Gediz Nehri'nin ve diğer İzmir Körfezi'ni etkileyen küçük çaplı akıntıların mutlaka temiz olması gerekiyor. Gediz Menemen Bölgesi’nden de geçiyor biliyorsunuz. Menemen’in de bu anlamda büyük bir kirlilik yaratma riski var. Dolayısıyla bütün körfezi kirletme riski olan konularda mutlaka hem büyükşehirin hem de çevrecilik ve İklim Değişikliği Bakanlığın ortak çalışabilmesi gerekiyor Burada sorumluluğu olan Sanayi Bakanlığı, Çevre Bakanlığı, belediyelerimiz hepsini bir arada hareket edip, çözüm odaklı bir bakış açısı çalışması gerekiyor. Tek başına büyükşehir belediyesi'nin çözeceği bir mesele olmadığını sanırım herkes biliyordur. Türkiye'nin idari yapısından kaynaklı. O yüzden de biz hükümetten vatandaşın sağlıklı çevrede yaşama hakkı için katkı vermelerini bekliyoruz. Hükümetin bu konuda daha hassas olmasını ve siyasi kaygılarla vatandaşın sağlıklı çevrede yaşama hakkının önüne geçilmemesini bekliyoruz. Bu bölgelerde fabrika denetimlerinin yapılması ilçede ve şehircilik müdürlüğünün yetkisinde. Bunların gerçekleştirilerek yaptırımlar uygulanması ve anlık olarak bunların izlenmesine ihtiyacımız var. Bütüncül bir bakış açısıyla körfezdeki kirlilik adım adım azaltabilir. Büyükşehir belediyemizin bu konuda yaptığı katkıları zaten kamuoyu biliyor ama dediğim gibi Büyükşehir belediyesinin tek başına çözeceği bir mesele olmadığını ve hükümetin de Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın mutlaka bu konuda çaba harcaması gerektiğini vurgulamak lazım."
UZUN YILLAR ÇEVRE MÜHENDİSLİĞİ BAŞKANLIĞI YAPTINIZ VE İZMİR ZİYARETLERİNİZ OLDU. İZMİR İLE İLGİLİ RAPORLARI OKUDUNUZ. SİZE GÖRE İZMİR’DEKİ EN BAŞTA ÇÖZÜLMESİ GEREKEN 3 ÇEVRE SORUNU NEDİR VE ÇÖZÜMÜ NASIL OLMALI?
"İzmir'in hemen çözülmesi gereken ve en hızlı çözülebilecek ilk çevre sorunu Gaziemir'deki nükleer ve tehlikeli atıklar. Yani 2010 yılında tespit edilmiş olan bu atıkların hala kentin merkezinde Gaziemir'de vatandaşların ulaşabileceği bir bölgede kalıyor olması 21. yüzyıl Türkiye'sine asla yakışmıyor. Cumhuriyetimizin yüzüncü yılında o nükleer atıkları ve tehlike atıklarının hala oradan kaldırılmadığını görüyoruz. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın bu konuda adım atmadığını görüyoruz. Aradan 13 yıl geçmiş koca Cumhuriyet, Türkiye'nin en büyük üçüncü kenti ve vatandaşların yaşam alanlarına çok yakın olan bir bölgede bu atıkların kaldırılamaması çok üzücü. Özellikle sıfır atık kavramından sürekli bahsedilirken nükleer ve tehlike atıkların o bölgede kaldırılmasının sağlanmamış olması büyük bir çelişki. Biz de Cumhuriyet Halk Partisi olarak konuyu oldukça yakından takip ediyoruz. Ve önümüzdeki günlerde de bu alanda bir basın toplantısı gerçekleştirerek konuyu daha da fazla gündeme getirmeyi planlıyoruz. Diğer bir sorun Aliağa'daki çevresel problemler ve riskler. Bu konu oldukça kritik. İzmir Aliağa'da da büyük bir sıkıntı var. Bunun çözümü için de adım atılması gerektiğini düşünüyorum. Diğer bir sorun tabii ki tarım alanlarının imara açılıyor olması ve sanayi tesislerinin yapılıyor olması. Kemalpaşa, Menemen gibi birçok bölgede sanayileşme yapılarının verimli tarım alanlarının üzerine yapıldığını, depolama yapısı olarak kullanıldığını gördük. Tabii ki bunların birtakım yöntemleri vardır. Bununla ilgili lojistik olarak sanayinin de verimli çalışması adına çalışmalar yapmak gerekir. Ama verimli tarım alanlarına çok ihtiyacımız var vatandaşlarımızın halkımızın ucuz ve sağlıklı, kaliteli besin ulaşmasına ihtiyacımız var. Çocuklarımızın sağlıklı beslenmesine ihtiyacımız var. Bu nedenle verimli tarım alanlarından ziyade diğer bölgelerde yapılaşmaların olması ve aynı zamanda sanayinin de depolama gibi ihtiyaçlarını buralarda karşılamasının daha yararlı olacağını düşünüyorum. Dolayısıyla üçüncü büyük sorun da tarım arazilerinin yaşadığı risk olarak da ifade edebiliriz.
İzmir Cumhuriyet Halk Partisi için, sosyal demokrasi için, bizim için çok kıymetli. Havasıyla, suyuyla, insanıyla nadide bir şehirdir İzmir. Bizler de İzmir’i yakından takip edeceğiz. Sadece ülkemiz için değil dünya için de çok değerli bir kent olan İzmir’imizin doğasını korumak ve doğru şekilde kalkındırmak için ne gerekiyorsa yapacağız. Sadece Ege’nin değil Türkiye’nin İncisi İzmir Mustafa Kemal Atatürk’ün de çok sevdiği bir kentti. Bizler de emanetine sahip çıkacağız."
YORUMLAR