Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Yüksek Disiplin Kurulu (YDK) Üyesi ve İzmir Milletvekili Mahir Polat, yürürlükte olan 5553 sayılı Tohumculuk Kanunu’nun çiftçilerin tarımsal uygulamaları ve biyoçeşitliliğini olumsuz etkilediği gerekçesiyle, tarımda ata-nene tohumlarının üretilebilmesi ve serbest ticarete konu edilebilmesiyle ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne (TBMM) kanun teklifi sundu.
Tohum piyasasındaki denetim ve sertifikalandırma yetkisinin 2006 yılında yürürlüğe giren 5553 sayılı kanun ile Türkiye Tohumcular Birliği’ne verildiğini belirten Polat, bu durumun tarım kimyasallarının kullanımını arttırarak endüstriyel tarım sistemini güçlendirdiğini, ürünlerin besleyici ve koruyucu özelliklerini yitirmesine yol açtığını vurguladı.
Polat ayrıca, Covid-19 nedeniyle tarımsal üretimin tehlikeye girdiğini, böyle bir ortamda fide, tohum ve gübre gibi gereksinimlerimizin kendi kendine yetebilecekken uygulanan politikalar nedeniyle yetmez halde olduğunu ifade etti.
ÇİFTÇİLERİN TARIMSAL UYGULAMALARI YOK OLUYOR
Covid-19 nedeniyle yerli üretimin artık daha önemli hale geldiğini belirten Polat, “Tarımsal üretim büyük tehlikeye girmiştir. Böyle bir ortamda fide, tohum ve gübre gibi gereksinimlerimiz kendi kendine yetebilecekken uygulanan politikalar nedeniyle yetmez haldedir ve risk altındadır. Dağ köyleri ve kasabalardaki çiftçilere tohum, fide, ilaç, gübre gibi ürünler ulaşmamaktadır. 2006 yılında 5553 sayılı Tohumculuk Kanunu Türkiye’de uygulanmaya başlandığı günden itibaren çiftçilerin tarımsal uygulamalarının yok olmasına neden olmuştur. Bu yasaya göre çiftçiler tohumlarını kayıt altına alınmaksızın kendi kullanımları için koruyabilecek ve diğer çiftçilerle takas edebileceklerdir. Ancak bunların herhangi bir şekilde satışı yasaklanmış olup aksi yönde bir davranış cezai müeyyide ile karşılaşacaktır. Uygulamaya giren kanun ile birlikte tohum piyasasındaki denetim ve sertifikalandırma yetkisi Türkiye Tohumcular Birliği’ne verilmiştir. Bu gelişmeler biyoçeşitliliği yok etmekte, tarım kimyasallarının kullanımını arttırarak endüstriyel tarım sistemini güçlendirmekte, ürünlerin besleyici ve koruyucu özelliklerini yitirmesine yol açmaktadır” dedi
TOHUM PAZARININ YÜZDE 70’İ YABANCI FİRMALARA AİT!
Yasa ile çiftçilerin binlerce yıldır geliştirilmiş çeşitlere ait tohum veya buradan üretilen fideleri satmasının yasaklandığını söyleyen Polat, “Dünya’da buna benzer uygulamaları yapan ülkelere baktığımızda yerel çeşitlerin yüzde 90’lara varan oranlarda azaldığı görülmüştür. Bugün Türkiye’deki tohumların çoğu yabancı kaynaklıdır. Mısır yüzde 95, pamuk yüzde 80, soya yüzde 80, sebze yüzde 75, patates yüzde 95, ayçiçeği yüzde 82, buğday yüzde 5 yabancı kaynaklı tohumdan üretilmektedir. Bu tarz üretim, hastalığı da beraberinde getirmektedir. Sonuç olarak tohumculuk pazarının yüzde 70’i yabancı firmalara aittir. Oysaki yerel tohumlar iklim değişikliklerine daha hızlı uyum göstermektedir; hastalıklara daha dayanıklı oldukları gibi besleyici değerleri de daha yüksektir. Tarımın önemli girdisi olan tohumları yabancılaştırmak başka ülkelere bağımlı kalmak kabul edilebilecek bir durum değildir” diye konuştu.
ATA DEĞİL ATA-NENE TOHUMU!
Bugün zehirli ve lezzetsiz ürünlere mahkum olmak istemeyen yurttaşların, ata-nene tohumlarını yaşatabilmek için Tohum Takas Şenlikleri yapmaya başladığını vurgulayan Polat, “Ata-nene tohumu olarak adlandırılan ürünler, zaman içinde geleneksel üretimin bir sonucu olan doğal seleksiyon yoluyla kırsalda yaşayanların gereksinim ve yaşam kültürlerine göre gelişmiştir. Böylelikle yetiştirildikleri ortama uyum sağladıkları gibi, zorlu koşullara daha dayanıklı ve daha az endüstriyel girdiye ihtiyaç duyan ürünler elde edilmiştir. Tarım politikaları da verilen mücadeleyle uyumlu olmalıdır. Çünkü yerel tohumlar bir ülkenin doğal hazinesi niteliğindedir” dedi. Polat ayrıca, tarihe bakıldığında üreten ve çalışan insanlar arasında bir cinsiyet ayrımı yapılmadığını, tohuma ata tohumu yerine ata-nene tohumu denilmesi gerektiğini belirtti.
YORUMLAR