Dervişoğlu'ndan dakikalarca ayakta alkışlanan sözler

Yİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, partisinin yeni dönemdeki parolasını ilan etti.

22 Mayıs 2024 - 13:28

"Yıkılsın düzen, yaşasın millet bizim sloganımızdır." diyen Dervişoğlu, "Biz bu milletin birleştirici gücü olacağız. Vatanını seven ve uğruna fedakarlık yapmaya hazır olan herkese bağrımızı açacağız. Ayrıştırmayacağız, buluşturacağız! Kovmayacağız, kavuşturacağız! Kutuplaştırmayacak, kucaklaştıracağız! Bu milletin her bir ferdi, çalışarak üretecek ve adaletle bölüşecek Türkiye hayalini gerçeğe dönüştürmek üzere yollara düşecektir. Biz hazırız! Yeni bir Türkiye için herkesi gönül seferberliğine davet ediyorum." dedi. Dervişoğlu’nun sözleri dakikalarca ayakta alkışlandı. 

Dervişoğlu şöyle dedi:

"Aziz Türk milleti,

Saygıdeğer milletvekilleri,

Değerli dava arkadaşlarım,

Kıymetli basın mensupları,

Hepinizi en içten duygularımla,

Sevgi, saygı ve muhabbetlerimle selamlıyorum.

 

Grup toplantımıza,

Hoş geldiniz, sefalar getirdiniz.

 

Öncelikle,

Bilinen haliyle,

Talihsiz bir helikopter kazasında

Hayatlarını Kaybeden,

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’ye

Ve refakatindeki devlet ricaline,

Yüce Allah’tan rahmet,

İran halkına da sabır ve başsağlığı dilerim.

 

Bu olay,

Herhangi bir Avrupa ülkesinde yaşansaydı,

Hiç şüphe yok ki, olduğu gibi kabullenilir,

Spekülasyonların konusu olmazdı.

 

Ama takdir edersiniz ki;

Yaşadığımız coğrafyanın jeopolitiğinden kaynaklı riskler,

Ve emperyalist güçlerin,

Bölgemizde sahneye koymak istediği oyunların

Çeşitliliği münasebetiyle,

Rivayetler pek tabiidir ki muhtelif olacaktır.

Türlü türlü senaryolar anlatılacak,

Suikast veya saldırı ihtimalinden bahsedilecek,

Bölge devletlerinin stratejileriyle ilişkilendirilecek,

İran’ın iç dengeleri bahse konu edilecek,

Emperyal güçlerin plan ve hesapları tartışılacak,

Tamamı kabul ya da reddedilemeyen komplo teorileri üretilecektir.

 

İşin ilginç yanı,

Ortaya atılan bu iddialar,

Geliştirilen teoriler,

Bölgemize yakışacak ve yabancı düşmeyecektir.

 

Çünkü bu bereketli coğrafya,

Asırlardır büyük oyunların oynandığı,

Ve üzerinde yaşayan milletlerin bir türlü huzur bulamadığı,

Bir satranç tahtasına dönüştürülmüştür.

 

Emperyalist devletlerin kıymetli taş,

Vatanlarını kader belleyenlerin ise,

Piyon sayılacağı bir büyük oyun planlanmıştır.

 

Ancak,

Yaşanan her olay göstermiştir ki;

Bölgenin yegane sigortası,

Büyük Türk milleti,

Ve onun kurduğu Büyük Türkiye Cumhuriyeti’dir.

 

Türkiye,

Kendi güvenliği ve bekası münasebetiyle,

İlgi alanına giren coğrafya üzerindeki,

Tüm gelişmelere özenle yaklaşmalı,

Sorunları toptancı bir tarih şuuruyla kavramalı,

Kendisine yakışan bir devlet aklıyla hareket etmelidir.

 

Üzerimizde gözü olanların,

Bu topraklarda güçlü bir Türkiye’ye

Tahammül gösteremeyeceklerini biliyoruz.

 

Ancak, onlar ne yaparlarsa yapsınlar

Ve hangi melun planları devreye sokarlarsa soksunlar,

Türk milleti tarihin kendisine yüklediği misyona sırtını dönmeyecek,

Şah olması icap eden coğrafyada,

Piyon olmaya asla rıza göstermeyecektir.

 

Aksi hayaller kuranlara tavsiyem,

Tarihimizin altın sayfalarını gözden geçirmeleridir.

 

Değerli dava arkadaşlarım;

Hangi zorlukları aşarak bugünlere geldik,

Hatırlamanızı isterim.

 

Mustafa Kemal Atatürk’ün Nutku,

“1919 senesi Mayıs'ının

On dokuzuncu günü

Samsun'a çıktım.

Vaziyet ve genel manzara…”

Diye başlar ve devam eder.

 

Sonraki satırlarda,

Memleketin içine düştüğü hazin durumu

Bir analiz yapmak

Ve bir çare bulmak üzere,

Tüm açıklığıyla sıralar:

 

Ordu yenilmiş,

İşgaller başlamış,

İmparatorluk tasfiye halinde.

Devleti yönetenler,

Makamlarını korumak ve kurtarmak derdinde.

İçerideki bir takım zararlı cemiyetler,

Yabancılar, işbirlikçiler ise

Kendi lehlerine

Bu taksimattan

Pay koparmak derdinde.

 

Millet ise;

Harap, bitap, fakir,

Moralsiz, yorgundur.

Dahası;

Memleketi idare edenlerin halinden,

Milletin manevi duygularını kullanarak

Gafletlerini saklamaya çalışanların

Biçareliklerinden de bihaberdir.

 

Sonra vardığı kararı,

Bulduğu çözümü,

Vatanı ve milleti kurtarmanın

Asıl yanıtını bulmak üzere

Kendisine en başta sorduğu soruyu tekrarlar:

 

“O halde ciddi ve hakiki karar ne olabilirdi?”

 

Ve der ki:

“Efendiler,

Bu vaziyet karşısında

Bir tek karar vardı.

O da,

Milli hakimiyete dayanan,

Kayıtsız şartsız, müstakil

Yeni bir Türk devleti tesis etmek!

 

İşte,

Daha İstanbul'dan çıkmadan evvel düşündüğümüz,

Ve Samsun'da,

Anadolu topraklarına ayak basar basmaz

Tatbikatına başladığımız karar,

Bu karar olmuştur.”

 

105 yıl sonra,

İçinde bulunduğumuz şartların

1919’un şartlarına

Ne kadar benzer olduğunu;

Nasıl bir çaresizlik içerisinde olduğumuzu,

Burada,

Bir kere daha sıralamayacağım.

Bunun hamasetine de yaslanmayacağım.

 

Buradan milletimizin kırık kalbine,

İncinen gururuna,

Çiğnenen onuruna,

Zedelenen ruhuna,

Bir vesvese daha vermeyeceğim.

 

Bizler

İyi ve cesur insanlar,

Çarşıdan, pazardan,

Hastaneden, mahkemeden

Okuldan, karakoldan habersiz,

Şuursuz ve duyarsızlardan,

Yani milleti maraba sayanlardan değiliz!

 

Çocukluğunda,

Bağdaş kurup oturduğu

O yer sofralarını,

Yere düşen ekmeği

Öpüp alnına koymayı,

Yatarken dua ettiği yaradana,

Sadece kendisi için değil,

Vatanı ve milleti için de

Kalpten dua edenleriz.

Bizler,

Bu toprakların değerlerine yabancılaşmış,

Aymaz atanmışlardan hiç değiliz!

 

Bugün burada,

105 yıl sonra,

Tekrarlanması

Ve hatırlanması gereken şey;

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün

Tüm sorunları çözmek için

Ortaya koyduğu;

“Milli hakimiyete dayanan,

Kayıtsız şartsız, müstakil

Bir Türk devleti tesis etmek” ülküsüdür.

 

Aslına bakarsanız,

Parlamenter sistemdeki ısrarımız,

Mustafa Kemal Atatürk’ün ısrarıdır.

Milli devletteki inadımız da,

Mustafa Kemal Atatürk’ün inadıdır.

 

İşte biz o yüzden,

Milli hakimiyet diyoruz!

Milli meclis diyoruz!

Milli devlet diyoruz!

 

Mustafa Kemal Atatürk,

Devletin vatandaşa karşı

Mecburi vazifelerini sıralarken,

 

“Memleket içinde asayişi ve adaleti tesis ve idame ederek…

…Vatandaşların her nevi hürriyetini korumuş bulundurmak” demiştir.

 

Biz de bugün

Devlet,

Adaletle kaimdir diyoruz.

 

Çünkü

105 yıl sonra,

Geldiğimiz noktada,

Vatan da, beka da artık adalettir!

 

Şimdi dönüp bir bakalım:

Adalet sistemini, adalet duygumuzla,

Hak ve hürriyetlerimizi, hakkaniyet duygusuyla,

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığımızı,

O kimliğe sahip olmanın verdiği

Gurur ve mutlulukla birlikte,

Adım adım

Erozyona uğrattıktan sonra,

Bu tek adam sistemini getirdiler.

 

İşte bu sistemdir,

Adaleti, mülkün, temeli olmaktan çıkartan…

 

İşte bu sistemdir,

Devleti milletten koparıp,

Mülk sahiplerinin malı yapan…

 

Ve biz, o günden beridir

Her işte adaletten yoksunuz.

Her işte hakkaniyetten yoksunuz.

Her işte hukuktan yoksunuz.

Can, mal, namus güvenliğinden yoksunuz.

 

Tanzimattan bugüne,

150 yıllık

Medeniyet kavgamızdan geriye düşmek,

Bu iktidara nasip olmuştur.

 

Dilde, fikirde ve işte birlik diyen bizler için,

Hukukta birlik olmak da amaçtı!

 

Bugün,

Hiçbir yargı kararı yok ki,

Bir haksızlığı giderebilsin,

Birinin yüreğine su serpebilsin.

 

Hiçbir mahkeme salonu yok ki,

Gerçek suçlular,

Gerçek suçlarından cezalandırılsın.

 

Hiçbir hukuk yok ki,

Kanuna karşı gelene

Kanunla karşı konulsun…

 

Artık iş öyle bir yere vardı ki

Bu kara düzenden

Kendileri bile şikayet ediyorlar.

 

Evet,

İktidardan bahsediyorum.

Olanlara darbe diyor,

Operasyon diyorlar…

 

İktidar,

Adeta kendini yemeye çalışan

Bir yılan misali kuyruğuyla savaşıyor.

 

Kendi geçmişini unutan bir meczup gibi,

Aynada gördüğü suretine terörist diyor.

 

Albümde gördüğü fotoğrafına

Darbeci diyor,

FETÖ’cü diyor.

 

Vesayet vesvesine sığınarak

Millete operasyon çekiyor.

 

Unutmadık elbet!

Her darbe bir vesayet kattı hayatımıza.

60’ta, 70’de

80’de ve 28 Şubat’ta…

Sonra ne oldu?

 

2005 yılında vesayetten doğanlar,

FETÖ vesayetini armağan ettiler Türkiye’ye.

 

Çıkarları çatışınca,

17/25 Aralık’tan sonra;

FETÖ ile sözde mücadele edenlerin

Vesayeti başladı.

 

15 Temmuz’da,

Hain darbe girişimi sonrası ise;

Olağanüstü hal vesayetiyle tanıştık.

 

Son olarak,

24 Haziran 2018’de,

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin yarattığı

TEK ADAM vesayeti çöktü

Tüm kasvetiyle üzerimize...

 

Daha kötüsü ise,

Her vesayet döneminin

Muktedirlerine göre karar veren,

TÜRK YARGISI’nın durumu idi.

 

Oysa ki;

Milletimizin,

Vesayetçilere karşı

Sığınabileceği tek liman,

Kararlarını “Yüce Türk Milleti Adına” veren

Türk yargısı olmalıydı…

 

1960’ta,

Oy sandığını idam sehpasına çeviren aynı yargıydı.

Bir başbakan ve iki bakan asmanın

Tarihi kara lekesini hiç umursamadı…

 

1980’de,

Her renkten kalemi,

Eşitlik ilkesi gereğince

Umarsızca kıran, yine yargıydı.

Ve duymadı,

Hücrelerde ve zindanlarda yapılan

İşkencelerin çığlıklarını…

 

28 Şubat zulmünde,

Muktedirleri memnun,

Milleti mağdur eden,

Ve o haklı mağduriyetten,

İnsafsızca nemalananları abat eden,

Yine o yargıydı…

 

Şerefli TÜRK ORDUSUNA kurulan şerefsiz kumpaslarda,

Yalanları, doğruların üzerine boca ettiren

Yine aynı yargı idi…

 

Ve Türk devletinin harem-i ismetine giren

Düşman askerinden bile düşmanca

Devlet sırlarını yağmalayan da yine o idi…

 

FETÖ ile sözde mücadele edenlerin,

SENİN FETÖCÜN, BENİM FETÖCÜM BORSASINDA

Yatırımı muktedirlere yapan,

Yine yargı idi…

 

OHAL’de ise

Önce yaşları kurutup,

Sonra hepsini ateşe verdi.

 

Tek adam sisteminde;

Sinan Ateş’in kanıyla

İddianame yerine

Hatır senedi yazan da

O senedi cirolayan da

Yine yargı idi…

 

TÜRK MİLLETİ adına diye başlayan kararlar,

Çok uzun zamandır,

Muktedirlerin takdirlerine,

Cemaat ve tarikatların dualarına hasredilir oldu.

 

Kolluk kuvvetini saran,

Şimdilik isimlendirilmemiş örgütler, 

Ve hukuk sistemini kuşatan,

Sevr misali bölüşmüş ideolojik gruplar derken;

 

Mahkemelere,

Yargıya,

Adalete,

Artık kim güvenebiliyor ki?

 

Kendisine yapılan haksızlığa karşı,

Güvenle ve İnançla,

“Ankara’da hakimleri var diyerek”

Kim kendini teskin edebiliyor?

 

Hangimiz karakoldan aranınca,

Adliyeden tebligat gelince,

Gönül rahatlığıyla,

Yaptığından ve yapmadığından emin olarak

Oralara gidebiliyor ki?

 

Çok yakın zamandan bir örnek olarak,

Ankara Organize Suçlar Müdürü,

Savcılığa gidip ifade vermek istiyor,

Savcı, ifade vermeye gelene gözaltı kararı çıkartıyor,

Emniyete güvenmeyip

Jandarmaya aldırıyor,

Jandarma alıp

İstihbarat Teşkilatına götürüyor.

İl Emniyet Müdür Yardımcısı

Ve beraberindekiler tutuklanıyor,

Hiçbir şey olmasa bile

Belli ki bir şeyler oluyor.

 

6-7-8 Ekim’de;

2 polisimizin şehit olduğu

35 vatandaşımız hayatını kaybettiği,

326’sı güvenlik güçlerimiz olmak üzere

761 kişinin yaralandığı,

197 okul, 269 kamu binasının tahrip edildiği,

1731 ev ve işyerinin yağmalandığı,

1230 aracın zarar gördüğü olaylar,

2014’te yaşandı ama iddianamesi 6 yıl sonra yazıldı.

Davası ise 7 yıl sonra açıldı.

Gecikmenin sebebi ayrıntıda gizlidir!

 

Zira; açılım sürecinin tarafları

Hatırlatılmasını sevmezler ama ben unutturmayacağım,

O ağalar Dolmabahçe’de,

 6-7-8 Ekim’den 4 ay sonra

28 Şubat 2015’te buluşup sonrasında da

“Barış bildirisi” okudular…

 

Yani sanıklar,

Ve iktidarın siyasi temsilcileri,

Önce uzlaşmaya oturdular, sonra bozuştular…

 

Mahkemenin gerekçeli kararını

Merakla bekliyoruz.

Ülkemizi ateşe çevirmek isteyenlere

Verilen cezaları ayrıca değerlendireceğiz.

Ama onlarla Dolmabahçe’de pazarlık edenleri de,

Asla unutmayacağız…

 

Bir yandan mafya operasyonları derken,

Bir yandan 6-7-8 Ekim davası sonuçlandı.

Bir yandan gezi davaları derken.

Bir yandan 28 Şubat afları gerçekleşti.

 

Yasamanın fonksiyonlarını,

Yürütmenin hafızasını,

Yargının geleneklerini,

Adaletin akıl ve ahlakını,

Hunharca ve taammüden yok eden bu sistem ve sahipleri,

Aynı haber bültenlerinde,

Aynı haber manşetlerinde poz verdiler.

 

Birileri takke alırken,

Birilerinin külah verdiği bu simsar sahnesinde,

Hikaye,

Hep üstünlerin hukukunu anlatır.

Yönetmense,

Hep muktedirlerin koltuğundadır…

 

Bu hikayede,

Laiklik elden gidiyor diye

Laiklik tarumar edilir.

Sorunları çözeceğiz diye

Milletin birliği çözülebilir.

 

“Yeter artık” diyenlerin sözü,

“Yetmez ama evet” manşetiyle görülebilir.

 

Ama hakkı istiklal olan bu millete,

Hiçbir zaman o hak reva görülmez.

 

Başka bir sorumlu aramaya hiç gerek yok.

Yeni bir şey lazımsa Türkiye’ye,

Eğer değişecek bir şey varsa,

O da bu hilkat garibesi sistemdir.

 

Bu yüzden önerimizi ortaya koyduk…

Yani yıllardır,

Yalnızca hastalığı teşhis etmiyor,

Gereken reçeteyi söylüyoruz.

Tedaviyi de söylüyoruz.

 

Karşı karşıya kaldığımız

Tüm sorunlarla ilgili olarak,

İlgilileri zamanında uyardık.

Yapmayın etmeyin dedik.

 

Attıkları yanlış adımların,

Nelere sebep olacağını da,

Ayrıntılarıyla birlikte milletimizle paylaştık.

Ve her zaman haklı çıktık!

 

Bu yönüyle bakıldığında,

İYİ Parti bu ülkenin, erken uyarı sistemidir.

 

Gelin,

Yeni maceralar peşinde koşacağınıza,

Ülkenin gerçeklerini konuşalım.

 

Gelin,

Erkleri birbirine karıştıran,

Ülkeyi tek adamın hırslarına ve hevesleri terk eden,

Bu ucube sistemden kurtulmanın

Yollarını arayalım.

 

Kuvvetler ayrılığı tam olarak sağlandığı,

Hukuk devletinin gereklerinin tamamlandığı,

Demokratik devlet olma şartlarının taşındığı,

Sosyal devletin vatandaşına gerçekten göz kulak olduğu,

İnsan hak ve hürriyetlerine dayanan bir devleti

Ortaya çıkartmak için el ele verelim.

 

Kimseye kapattığımız bir kapı yoktur.

Bizim sevdamız Türkiye,

Kaygımız Türk milletinin geleceğidir.

Ülkemiz ve milletimiz için her türlü fedakarlığa hazırız.

Dün böyleydik, bugün böyleyiz,

Yarın da böyle olacağız…

 

Değerli dava arkadaşlarım,

Aziz milletim;

 

Önce yumuşama ve normalleşme,

Sonra, içeriği belli olmayan “Yeni Anayasa”,

Daha sonra da etki ajanı tartışmaları,

Ve ekonomik felaketleri konuşulmaz kılma tiyatroları…

 

Adalet terazisini,

Hurda demir fiyatıyla görenler,

Türk milletine,

Pul kadar bile değer biçmiyor…

Nereden mi biliyoruz?

Emeklilerin feryatlarını duymayıp,

“KYK yurtlarında 1 ay tatil” teklif edenlerden…

 

Toplumun her kesimi gibi,

Emekliler iktidarın zulüm sopasından

Payına düşeni fazlasıyla alıyor.

 

Herkesi emekli ederken,

Ekmeğe muhtaç etmekten hicap duymuyorlar ama,

Kendileri ne emekliliği,

Ne de emeklinin yaşadıklarını

Elbette düşünmüyorlar.

 

Ülkemizde şu anda yaklaşık 16 milyon emekli vatandaşımız vardır.

Çaresizliğinizden milyonlarca emeklinin en düşük emekli maaşını ancak 10 bin lira yapabildiniz.

Bakan Işıkhan ise düşünmüş, taşınmış,

Bu konuya bir çare bulmuş:

“Emekli Kart”…

 

Ne sağlıyormuş bu kart?

Kamuya ait misafirhane, öğretmenevi,

Sosyal tesis ve konuk evlerinde

%15 indirim.

PTT’de özel emekli paketi ve indirimler.

Çok güzel. Sorun yok.

 

Ama bir şey daha varmış,

Gençlik ve Spor Bakanlığı tesislerinden

Yani KYK yurtlarından

Uygun zamanlarda,

Yaz aylarında

1 ay ücretsiz yararlanma hakkı!

Evet, aynen böyle söyledi sayın bakan.

 

O yurtları depremzedelere açmak için

40 takla attıkları zaman hatırlamışlardı.

Ki o zaman bile nazlanmışlardı!

 

Bu arada, depremzedeler konusunu da tamamen unuttular.

Halen binlerce insanın per perişan yaşadığı koşulları unuttular.

Verdikleri ev ve iş sözlerini de elbette unuttular.

 

O yurtları da düşen asansörlerle hatırlamışlardı.

Daha hayatının baharında gençlerimiz can verdiğinde,

Hatırlar gibi yaptıkları ise hemen anlaşıldı.

Peki ne oldu sonra? Bilen yok.

Sorumlular cezalandırıldı mı?

Asansörlere ve yurt binalarına bakım yapıldı mı?

Hatırlayan yok!

 

O yurtları bugün ise

Emeklilere bedava tatil planı ile hatırladılar.

 

Sağ olsunlar,

Yine büyük bir lütuf.

Yine büyük bir vizyon (!)

 

Önce şunu belirtmek isterim ki

Garabet daha bir görünür olsun:

Yaz tatillerinde, 1 aylığına

Emeklilerimize açacaklarını söyledikleri yurtlardan

Antalya’da 7, Aydın’da 8 ve Muğla’da 4 tane var.

 

Yaklaşık 3800 kişilik de kapasitesi var.

16 milyon emekli olduğuna göre,

1403 emekliden 1 tanesi

O yurtlarda 1 gün kalabilir.

Belki bu talih kuşu yüzüne gülebilir.

Elbette ne biz, ne emeklimiz,

Bu ağlanacak hale gülmüyor, gülemiyoruz.

 

Bugün,

Milyonlarca emekli vatandaşımızın

Asgari ücretin altında

Emekli maaşı almasının tek sebebi,

AK Parti iktidarının 2008 yılında yapmış olduğu düzenlemelerdir.

Güncelleme katsayısını %100’den %30’a düşürdüler.

Aylık bağlama oranını %75’lerden %50’ye düşürdüler.

Sonuç ise,

2003 Ocağında en düşük emekli maaşı

Asgari ücretten yarı yarıya fazla iken,

Bugün en düşük emekli maaşı 

Asgari ücretin altındadır.

 

Emekli vatandaşlarımızın dertlerini

Bir nebze olsun çözecekseniz

Saçma sapan vaatler yerine,

En düşük emekli maaşını,

21 sene önceki haline getirin

Ve asgari ücretin üstüne çıkarın.

 

Tüm milletini yoksullukta eşitleyen iktidarın,

Diplomalı yoksullarımızla,

Bastonlu yoksullarımızı

Bir araya getirdiği nokta

KYK yurtları!

 

O yurtlardan es kaza mezun olup da çıkarlarsa,

Karşı karşıya kaldıkları şey,

İşsizlikle, ekmek parası

Hayatla, ölüm arasındaki ince çizgidir.

 

Neden mi bahsediyorum?

Balıkesir’de kuryelik yaparak

Emeğinin peşinden koşan üniversite öğrencisi gencimiz,

6 suçtan sabıkalı bir katil tarafından katledildi!

Evet! 6 tane sabıka.

Ve dışarıda gezebiliyor!

 

Üsküdar’da gündüz vakti

Bir vatandaşımızı kaçırıp

İşkence ederek

Soygun yaptılar.

 

Bağcılar’da bir taksi şoförü,

Bir meslektaşını,

Borç için öldürdü.

 

 

Kadın cinayetleri

Artık manşet bile olmuyor!

Görevinin başında katledilen öğretmenimizin daha 40’ı çıkmadı.

Ülkemizin 81 ilinden gelen haberler:

Gasp, yaralama, vahşet, cinayet.

 

Sanılmasın ki sadece organize suç var.

Sanılmasın ki sadece mafya-devlet ilişkisi var.

 

Dillerine pelesenk ettikleri “Türkiye Yüzyılı”nda;

Market kuyrukları Sovyetler Birliği,

Sokaklar Ortadoğu,

Yollar Latin Amerika!

 

İşte Tayyip Erdoğan Türkiye’si,

Gazetelerde koskoca bir,

Üçüncü sayfa haberi!

 

Sınır güvenliği ile ilgisi olmayan iktidarın

Sokak güvenliğiyle de ilgisi yok.

 

Artık büyükşehirlerin bazı yerlerinde

Suç gettoları oluşmuş haldedir.

Can, mal, ırz namus güvenliği kalmamış haldedir.

 

Örneğin bir zamanlar,

7/24 sokak güvenliği için

İçişleri Bakanlığı bünyesine alınan

“BEKÇİLER” nerededir?

 

Alınan bekçiler görev sahalarında

Görevli oldukları saatlerde

Gerçekten dolaşmakta mıdır?

Emniyetimizin diğer birimleriyle

İş birliği sağlamakta mıdır?

 

Yargıda reform nidaları atanlar!

Güvenlik birimlerimize yardımcı olmanızın bir yolu da

İnfaz düzenlemelerini gözden geçirmektir!

Katili, caniyi

Gözü dönmüş, ıslah olmamışları

Sokaklara salmamaktır!

Sokakları ölünebilir değil,

Yürünebilir yapmaktır.

 

Bu memleket,

Siyasileşmiş cemaatlerin, mafyalaşmış siyasetçilerin,

Ve siyasallaşmış mafyaların,

Devlet içindeki güç mücadelesinden bıkmıştır.

 

Bu millet artık,

İktidarın zaaflarından beslenen karanlık güç odaklarından yorulmuştur.

 

Bugün Türkiye’de,

Bürokrasi ve yargı,

Şayet devlet içinde yapılanmış ve siyasallaşmış cemaatlerin

Oyun sahası haline gelmişse,

Ve suç örgütlerinin hakimiyet ve hesaplaşma alanına dönüştüyse,

Bunun bir tek sorumlusu vardır,

O da iş bilmez Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarıdır.

 

Milletimiz emin ve müsterih olsun.

Bu düzen böyle gitmeyecek, bu devran böyle sürmeyecektir.

İktidarın bütün yanlışlarını,

Bir bir yüzlerine çarpacak iyiler ordusu var.

Milletimizin yanında durmaya

Ve onun hakkını sonuna kadar savunmaya kararlıyız.

 

Değerli dava arkadaşlarım,

Aziz milletim;

 

Sokaklarında güven olmayan ülkemizin,

Maalesef

Gıdalarında da güvenlik yok.

Karın tokluğuna çalışan vatandaşımız,

Kazandığını bir tas çorba için harcarken

Yediğini, içtiğini

Denetleyen yok!

Ve biz bunları ancak,

Gümrük kapılarından dönen ürünlerden biliyoruz.

Gümrük kapılarından dönen zehirli gıdaları

Bize yedirdiklerini ise

Tesadüfen öğreniyoruz.

 

Yani,

Gıda enflasyonu ile gıda terörü

El ele gidiyor…

 

Hani, doğum istatistiklerine bakıp,

“Varoluşsal tehdittir, felakettir” diyor ya Sayın Erdoğan…

Böyle bir Türkiye’de,

“Dünyaya üç çocuk getirin” diyecekseniz,

Önce siz üç işi yapacaksınız!

 

Birincisi: Gıda enflasyonunu düşüreceksiniz.

İkincisi: Sokaklarda asayişi sağlayacaksınız.

Üçüncüsü: Türk gençliğinin refahını artıracaksınız.

 

Gelecekten umudu kestiği için,

Gençler vize kuyruklarında…

Çeteler elini kolunu salladığı için,

Sokaklar güvensiz, canlar değersiz.

Tarım katlettiği için de gıda pahalı…

 

Sen tarımda ithalat lobilerine boyun eğme,

Bak bakalım gıda ucuzluyor mu, ucuzlamıyor mu?

 

Geçen hafta

Dünya Çiftçiler Günü’nü kutladığımız

Köylümüzü, çiftçimizi

Korumak istiyorsak,

Depolama faaliyetlerini desteklemeli,

 

Soğuk depo ve soğuk zincirden,

Çiftçimizin

Daha fazla faydalanmalarını sağlamalıyız.

 

Yakın bir zamanda,

Yıllardır soğan ve patatesi

Mağaralarda depolayan çiftçiler,

Adeta terörist ilan edilmiş,

Enflasyonun baş sorumlusu gösterilmişlerdi.

Ne oldu peki?

Patates soğan ucuzladı mı?

Enflasyon düştü mü?

Yiğidin muhtaçlığı bitti mi?

 

 

Millet,

Koyunu çitlerden atlarken,

Artık gece rüyasında bile göremezken,

Sayın Erdoğan,

Tarım ve hayvancılıkta

Çağ atlamaktan bahsediyor.

 

İYİ Parti olarak 3 yıldır

Tarım ürünlerinin depolanmasında,

Bu işle ilgisi olmayan kişiler yüzünden,

Hem fiyatların kontrolsüzce dalgalandığını,

Hem de depolamanın sağlıksız yapıldığını söylüyoruz.

 

Yani hem pahalı gıda,

Hem zehirli gıda yiyoruz.

 

Tarım ürünlerini

Bir borsa yatırım aracı gibi görenler yüzünden

Memleketteki buğdaydan habersiz,

Buğday ithal eden bir TMO olduğunu söylüyoruz.

 

Enflasyonun sebebini esnafta,

Üreticide ya da halk arasında aramayın.

 

Hayat pahalılığının, yoksulluğun tek sebebi,

İzlediğiniz yanlış ve akıl dışı politikalardır.

 

Eğer bugün birileri haksız kazanç elde ediyorsa,

Sebebi izlediğiniz yanlış politikalardır.

 

Bugün Türkiye,

Dolara en yüksek faizi veren ülke ise,

Sebebi izlediğiniz yanlış politikalardır.

 

Merkez Bankası,

İftiharla sunduğunuz tasarruf tedbirlerinin

8 katı kadar,

Yani 818 milyar zarar ediyorsa,

Ve bunu da,

Sadece 2023 yılında yapmışsa

Sebebi izlediğiniz yanlış politikalardır.

 

Eğer başarılı bir istikrar programı izleyeceksiniz,

En başta tarımda reform yapacaksınız.

Ürün zincirlerinde oluşan,

Simsar yapılanmayı kıracaksınız.

 

Barınma ve gıda krizini çözmek için,

Yeni bir kentleşme modeli ile

Köy ve kent dengesini yeniden sağlayacaksınız!

 

Yeni ve nitelikli istihdam,

Yerli istihdam sağlayacaksınız!

 

Kayıt dışını azaltacaksınız.

Asgari ücret döngüsünü kıracaksınız!

 

Aksi halde,

Ne diplomalı yoksullarımız,

Ne de bastonlu yoksullarımızın

Kaderi değişmez…

 

 

Aksi halde

Kimsenin karnı doymaz,

Gençlerimiz aile kuramaz!

 

Sayın Erdoğan nüfus diyor,

Nüfus artış hızımızdan yakınıyor.

Aileden ve ailenin kutsallığından bahsediyor.

Elhak doğrudur.

 

Ben size söyleyeyim Sn. Erdoğan,

Sınır güvenliği olmayan bir ülkede,

Can ve mal güvenliği kalmamış,

Sokak güvenliği kalmamış,

İş güvenliği kalmamış,

Sosyal güvenliği kalmamış,

Milli Eğitimi kalmamış,

Barınacak ev kalmamış bir memlekette,

Aile de olmaz, nüfus da olmaz

Onun güvenliği de olmaz!

 

Türkiye’yi

Ülke güvenliği diye,

Güvenlik koridorlarına soktunuz.

O koridorlardan geçen milyonlarca kaçağı da,

Ensar masallarıyla, güvenlik masallarıyla uyutup,

Şehirlerimize doldurdunuz.

Ve hepimizi,

Cumhuriyet’in 100. yılında

Bütün güvenlik krizlerini aynı anda yaşadığımız

Bir cendereye mahkum ettiniz.

 

 

Bu arada,

Her şeyi satılabilir,

Her şeyi İhale edilebilir gördünüz.

 

Vatan toprağına,

Kupon arazi muamelesi yaptınız.

 

E haliyle Türk vatandaşlığını da,

Eşantiyon malzemesi yaptınız.

 

Kamyon kasalarına

Tır dorselerine doluşan herkes,

Bu sınırlardan girerken,

Mafyalara, çetelere

Pasaport verdiniz.

 

Alkole ve sigaraya savaş açtınız da,

Uyuşturucu tacirlerine,

Resmi korumalar verdiniz

 

Bu ülkenin çocuklarını,

Elinde diplomasıyla mesleğiyle,

Vize alamaz hale getirdiniz.

 

Siz bu ülkenin çocuklarını değil,

Başka ülkelerdeki çocukları

Daha çok sevdiniz Sn. Erdoğan…

 

Kendi çocuğunu sevmeyen taş kalpli bir baba gibi,

Sevgiyi ve şefkati,

Bu devletin lügatindan çıkarttınız.

 

Aynı ihtilalcilerin yaptığı gibi,

Kendi nesillerinizi yetiştirmek isterken,

Tüm yetişmiş fidanları kırdınız,

Tüm ağaçları kestiniz,

Bu ülkeyi duygusuz çöle çevirdiniz Sn. Erdoğan…

 

İşte o yüzden kimse evlenip aile kurmuyor

İşte o yüzden kimse çocuk yapmıyor

İşte o yüzden nüfus artışı hızı düşüyor.

 

Bu sistemin çarkları ve dişlileri arasında,

Ezilen ve eriyen bu asil millettir.

 

Üç yanı deniz,

Dört bir yanı ova,

Bu zengin coğrafyanın

Varsıl vatanında

Fakir çocuklarız biz…

 

Yoksul bir hayata zincirlenmişiz gibi,

Sanki bize “yaşamak” bahşedenler,

Bu düzene başını eğ,

Ve şükret diyorlar…

 

Unutulmasın;

Biz, makus talihini yenen bir milletiz.

Bize biçilen role ve dayatılan kadere,

Boyun eğmeyenleriz…

 

İstediğimizde,

Tarihi de, talihi de değiştireceğimizi biliyoruz.

 

Bir tercih yapacaksak da,

Bunu en başından söylemişiz:

Yıkılsın düzen, yaşasın millet bizim sloganımızdır.

 

Biz bu milletin birleştirici gücü olacağız.

Vatanını seven ve uğruna fedakarlık yapmaya hazır olan

Herkese bağrımızı açacağız.

Ayrıştırmayacağız, buluşturacağız!

Kovmayacağız, kavuşturacağız!

Kutuplaştırmayacak, kucaklaştıracağız!

 

Bu milletin her bir ferdi,

Çalışarak üretecek ve adaletle bölüşecek, Türkiye hayalini

Gerçeğe dönüştürmek üzere yollara düşecektir.

 

Biz hazırız!

 

Yeni bir Türkiye için herkesi gönül seferberliğine davet ediyorum.

İYİ Parti’nin çatısının altında bütün vatanseverlere yer var.

 

Yunus’un dediği gibi;

Gelin tanış olalım,

İşi kolay kılalım,

Sevelim sevilelim,

Dünya kimseye kalmaz.

 

Hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Yüce Allah’a emanet olunuz."

Bu haber 2616 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR x

AZRAİLLE DANS Film Fragmanımız Yayında. 25 Mayısta vizyona girecek olan filmimize 7 den 70 e herkesi bekliyoruz. www.azrailledansfilm.com @pelinsinan @tugbaozay10 @sinanbengier @yukselti @gaziseker @estrellacasado @gokhanoguztimurofficial #movie #movies #film #tv #camera #cinema #fact #didyouknow #moviefacts #cinematography #screenplay #director #actor #actress #act #acting #movienight #hollywood #netflix #heartsonfire #rockyiv #scarymovie #pamelaanderson #jennymccarthy #davidzucker #blonde #thering #nosleep #arielwinter #celebrity

Azraille Dans (@azrailledansfilm)'in paylaştığı bir gönderi ()