Kamu Denetçiliği Kurumu’nda (KDK) “Sokak Hayvanları Çözüm Çalıştayı” yapıldı. Çalıştayda konuşan Feyzioğlu, KDK’nın artık Türkiye’de yerleştiğini ve KDK Başdenetçisi Şeref Malkoç’un, kurumu, Türkiye’de yerleştirirken ömrünü vakfettiğini söyledi.
ADRES OLARAK KDK’YI GÖSTERİYORUZ
2010 referandumuyla getirilen Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkı ve Kamu Denetçiliği Kurumu’nun kurulmasının Türkiye’nin önünü açtığını belirten Feyzioğlu, “Biz artık bize gelen şikayetlerle ilgili adres olarak Kamu Denetçiliği Kurumu’nu göstermeye başladık. Orada çözüm var diyoruz ve çözüm çıkıyor. Destekleme sözümüz de var. Biz sizin kararlarınıza uymayı zorunlu görüyoruz. Kanunen böyle bir zorunluluk yok ama doğru yapma zorunluluğumuz var. Ve siz gerçekten kamu vicdanını tatmin eden sonuçlar alıyorsunuz. Hızlı ve makul sürede sonuç alıyorsunuz” dedi.
HAYVANLAR YAŞAM ALANI BULAMAZ OLDU
Feyzioğlu, “Türkiye’nin kanayan yaralarından biri olan hayvan haklarına, Kamu Denetçiliği Kurumu’nun el atmış olması toplumun geniş kesimlerini tatmin edecek bir sonuca ulaşabileceğimizi gösteriyor” dedi. “Bu gerçekten sıkıntılı bir konu” diyen Feyzioğlu, şunları kaydetti:
“Bir taraftan hayvanların doğal yaşam alanlarını yok ettik. Yağmur sularını asfaltlardan, betonlardan akıttık, dünyayı susuz bıraktık. Sel bastı, ‘niye bastı’ diye hayret ettik. Dere yataklarına binalar yaptık sonra niçin doğal felaket geldi diye şaşkınlıkla izledik. Hayvanlar yaşam alanı bulamaz oldu. Ne ağaç bulur oldu ne su bulur oldu. Hayvanları kendi evimizin önüne koyacağımız bir kap suya muhtaç eden biziz. Hayvanların kendileri değil. Hayvanları aç da bıraktık. Çocuklarımıza 15 gün oynasın, anasını babasını üzmesin diye cins köpekler satın aldık. Sonra yazlıkta baktık ki herkes kuçuları seviyor, biz de kışın ne olacağını umursamıyoruz ya, Türkiye’nin en ıssız mekanlarına dönüşen yazlık sitelere kışlığımıza dönerken o hayvancıkları, sizi evi olarak benimsemiş hayvancıkları attık. Ve sonra da bunlar niçin saldırganlaştı, niçin acıktı, niçin gelen geçene havlıyor diye o suçsuz biçareleri suçlayarak tepeden konuştuk. Herkes hatalı. Bir ölçüsü olmalı bu işin. Bu ölçüyü burası bulacak. Bir taraftan insanları bir taraftan canları koruyacağız.
ÇOCUĞA CİNSEL İSTİSMARDA BULUNAN, KADINI DÖVEN ÖNCE HAYVANA EZİYET EDİYOR
Burada çok önemli bir husus var. Bilimsel veri. Biz hayvan hakları dedikçe bazıları, ‘yahu memlekette insan hakkı bitti, ekonomik sıkıntı bitti de hayvan haklarına mı kaldın’ diyor. İsviçreli bilim adamları çözdü diye girmeyeceğim konuya ama bilim insanları çözdü. Çok açık bir gerçek. Çocuğa cinsel istismarda bulunan, kadını döven önce hayvana eziyet ile başlıyor. Bu bir bilimsel gerçek. Yani biz cinsel istismarı önlemek mi istiyoruz; her toplumu ilgilendiren olay gazetelere düştüğünde cezaları arttıralım, idam getirelim diye çığırmaktan vazgeçelim. Bu bir çözüm değil. Çözüm ilk başta atılırsa var. Kişiyi, o vahşet yoluna, o sapık yoluna girerken önlersek var. Ve o yola giriş hayvana eziyet ile başlıyor. Bütün cinsel suçlulara, kadın döven ruh hastalarına bakın, geçmişlerinde bir kediye, bir köpeğe en azından tekme atmışlıkları var. Bunu unutmayalım. Dolayısıyla biz hayvan haklarını insanın haklarını korumak için de getirmek zorundayız. Bu bir bilimsel zorunluluk. Bu konuda ne yapacaksak birlikte yapacağız.
ELİMİZİ UZATIRSAK BİRBİRİMİZİ ANLAMAYA BAŞLARIZ
Yalnız benim buradaki hazirundan bir istirhamım var. Yıllar insanları değiştiriyor. Ben de değiştim, sizler de değiştiniz, herkes değişti. Biz en doğruyu ben bilirim dayatmasından vazgeçmediğimiz takdirde çözüm bulamayız. İşte Kamu Denetçiliği Kurumu en doğruyu biz biliriz kurumudur. Biz biliriz. Sıkılı yumrukla sadece kavga edilir. Elimizi uzatırsak önce el sıkışırız birbirimizi anlamaya başlarız.
OKULLARDA ÇOCUKLARA HAYVANIN DA CANLI OLDUĞUNU HİSSETTİRELİM
İki adımlı bir çözüm öneriyorum. Birinci adım eğitim. Bu eğitim uzun vadelidir ama hemen şimdi başlamalıdır, anaokulundan önce başlamalıdır. Evlatlarımıza hayvanın can olduğunu, duygusu olduğunu, sevdiğini, öfkelendiğini, hissettiğini anlatarak başlamalıyız. Çünkü iyi insan olmak, ahlaklı insan olmak göstermelik değildir. Canlıyı seven iyi insandır. Biz öğretim veriyoruz, biz test doldurmayı öğretiyoruz çocuklarımıza, çarpı attırıyoruz, boşluk doldurtuyoruz. Ama biz eğitim vermiyoruz. Biz okullarımızda iyi insan olmayı eğitim yoluyla anlatacağız. Bunun da yolu hayvanı severek, hayvanın canlı olduğunu hissettirerek olur. Zaten bu, çocukların özünde var. Bunu kaybettirmeyelim yeter.
TBB SORUŞTURMADA AKTİF, DAVALARDA RESMİ MÜDAHİL OLSUN
İkincisi adım şu: Eğer biz bir arabulucu istiyorsak, güvenilir bir kurum istiyorsak yasama meclisimizden bir görev talep ediyorum. Türkiye Barolar Birliği’ni soruşturmada aktif, davalarda resmi müdahil yapın. Biz varız bu işe. Hayvanlara karşı işlenen suçlarda müracaata bağlı mı kılalım? Peki kılalım. Yani belediye, hayvan hakları dernekleri müracaat etsin. Türkiye Barolar Birliği’ni müracaat yetkisi ile donatalım. Dava açıldığında otomatik olarak biz müdahil olalım. Bizim her baroda hayvan hakları komisyonumuz var. Ve böylece o davadan çıkan sonucu toplum doğrudur diye benimsesin. Bir yanlışlık varsa, bir haksızlık varsa biz topluma duyururuz. Ama şu var ki; bir cana yapılan eziyetin, kabahat suçu, para cezası, idari ceza ile cezalandırılan bir suç olması gerçekten bize yakışmıyor. Bir cana yapıldıysa bunun hapis cezası ile cezalandırılması lazım. Filtre mekanizmasında bizi kullanın Sayın Başkanım. Biz müracaat edelim, biz takip edelim. Gerçekten bir suç durumu varsa onun peşine zaten biz düşeriz. Yoksa da sırf birilerini yıpratmak, tribüne çıkıp karşı tarafa sövenlerden olmak için çalışmayacağımızı herhalde siz de bilirsiniz, biz de biliyoruz.”
Çalıştayda Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli, TBMM Çevre Komisyonu Başkanı ve Trabzon Milletvekili Muhammet Balta, KDK Başdenetçisi Av. Şeref Malkoç da birer konuşma yaptı.
YORUMLAR