Kadınlara milletvekili seçme ve seçilme hakkı tanıyan kanun, Türkiye Büyük Millet Meclisinde 5 Aralık 1934’te kabul edildi. Kronolojik anlamdan öte değer atfedilen bu tarih, günümüzde kadınlarımızın elde ettiği ekonomik, sosyal ve siyasal statünün önemli dönüm noktalarından biridir. Ancak Türk kadınının siyasal hayata katılımının tarihsel perde arkasına bakıldığında I. Meşrutiyetle başlayan, II. Meşrutiyetle büyük bir ivme kazanan kadının kamu alanına çıkışı ve siyasal hak mücadelesi dikkat çekmektedir. İşte bu süreç işçi ve entelektüel kadın tipini görünür hale getirmiş ve kadın hareketini Cumhuriyete taşımıştır.
Cumhuriyet öncesi ve sonrası dönemlerde, kadınların kurduğu, yardım dernekleri, eğitim dernekleri, kültür amaçlı dernekler, ülke sorunlarına ilişkin dernekler, feminist kadın dernekleri gibi birçok siyasî ve sosyal amaçlı kurumlara rastlanmaktadır. Kadının hem ekonomik hem sosyal hem de kamusal alanda görünürlüğü çok çeşitli işlevlere sahip bu örgütler aracılığıyla belirginleşmiştir.
1920'lerde kadın haklarına ilişkin hukukî süreçler gündeme yerleşmiş, 1926 yılındaki Medenî Kanunla ilerleme kaydetmiştir. Daha sonra, 1933'te Köy Yasasının 20 ve 25 inci maddelerinin değiştirilmesiyle muhtar ve ihtiyar kurullarını seçmek, seçilmek hakkı kazanan kadınlarımız, kısa bir süre sonra 1934 yılında 1924 Anayasasının 10 uncu ve 11 inci maddelerine eklenen "ve kadınlar" sözcükleriyle Büyük Millet Meclisi için seçme ve seçilme hakkına sahip olmuşlardır.
Kadına seçme ve seçilme hakkının verildiği 1935’lerde %4,5 olan kadın parlamenter oranının ilk defa AK Parti döneminde % 14,73’e yükselmiştir. 1 Kasım 2015 genel seçimlerinde AK Partimiz toplamda 81 kadın milletvekilinden 34 milletvekili ile meclise en çok kadın milletvekili gönderen parti olmayı sürdürmektedir. Ayrıca meclis başkan vekillerimizden ve grup başkan vekillerimizden biri kadındır. Kadının kamusal alanda daha fazla yer alamsı gerektiğini savunan partimiz kadınlara ve kadınların siyasal katılımına büyük önem vermekte ve bunu uygulama alanına taşımak amacıyla kadınlarımız karar mekanizmalarında yer alabilmektedir. 12 Genel Başkan Yardımcısının 3 tanesi kadındır. Ayrıca, Partimizin Kadın Kolları, örgütlenmesini, tüm Türkiye düzeyinde gerçekleştirmiş ve aktif bir şekilde çalışmalarına devam etmektedir. Hâlihazırda Türkiye genelinde 4 milyona yakın kadın üyemiz bulunmaktadır. (2015 Ocak: 3 milyon 993 bin 820). Partimize ayrılan bütçenin % 30’u il başkanlıklarımıza, onunda % 30’u kadın ve gençlik kollarımıza düzenli olarak gönderilmektedir.
Kadınların temsili eski dönemlere göre artmış olsa da yeterli düzeyde değildir. Bu durum Avrupa ülkelerinde de çok farklı değilse de ülkemiz açısından, kadının karar verme mekanizmalarındaki temsilinde daha fazla artış sağlanmalıdır.
Kadının başta siyasette yeterince temsil edilememesinin ana sebeplerinden biri toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin yüksek olmasıdır. Öncelikle toplumsal cinsiyet kavramını iyi tanımlamak gerekmektedir. Toplumsal cinsiyet ve biyolojik cinsiyet birbirinden farklı kavramlardır. Biyolojik cinsiyet, fiziksel farklılıklara işaret ederken, toplumsal cinsiyet, sosyal ve kültürel açıdan kadın ve erkeklerin toplum içindeki rollerini ifade etmektedir. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğini en aza indirmek, kadınların sorunlarını çözmenin yanında erkekler için de artı bir kazanç olacaktır.
Bugün için toplam nüfusun yarısına tekabül eden kadınların sınırlandırılmamış katılımı, demokrasi için gereklilik arz etmektedir. Dolayısıyla, kadınlarımızın kadınların temsilciliğini üstlenmeleri için her şeyden önce ‘yöneticiliğe aday’ olmaları gerekmektedir. Bu konuda kadını güçlendirecek ve destekleyecek ağların geliştirilmesi ve rol modellerin daha belirgin şekilde görünür hale gelmesi önem taşımaktadır. Özellikle bölgesel, ulusal ve uluslararası kalkınma, kadın ve erkek cinsiyet eşitsizliğini azaltacak ve ortak katkıyı arttıracak projeler üretmede hem kadın siyasilerin hem de kadın akademisyenlerin etkin bir şekilde rol almaları gerekmektedir.
Kadınlara milletvekili seçme ve seçilme hakkının verilmesinin 81.inci yıldönümünün kutlu olmasını diliyor, iş dünyasıyla, sivil toplumuyla bütün toplumumuzu kadın hakları ve demokrasimizin daha da gelişmesi ve zenginleşmesi için çaba sarf etmeye davet ediyorum. Bütün bu çabaların yanı sıra kadınlarımızın da “yönetmeye aday” olmalarının ön şart olduğunu ifade etmek istiyorum.
YORUMLAR