Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK’ün, çağdaş dünya ülkelerinden çok daha önce kadınlarımıza seçme ve seçilme hakkının tanınmasını sağlamak için attığı adım; dünya ülkelerine örnek gösterilecek niteliktedir. ATATÜRK’ün modern Türkiye Cumhuriyeti’ni var etmek için imza attığı devrimler, ülkemiz için sağladığı kazanımlar ve öngörüleri sayesindedir ki bugün; çağdaş, aydınlık ve uygar bir ülkede yaşayabilme imkanına sahibiz.
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ve İnsan Hakları Sözleşmeleri henüz yürürlükte değilken, 5 Aralık 1934’te kadınlarımızın siyasal hayata katılım hakkının sağlanması önemli bir dönüm noktasıdır. Ancak, kadınlarımızın seçme ve seçilme hakkını elde etmesine rağmen siyasete katılımları bugün elbette ki arzu edilen noktadan çok uzaktadır. Türkiye, 2015 Küresel Toplumsal Cinsiyet Uçurumu Raporu’nda 145 ülke arasında ne yazık ki 130. sırada yer almaktadır. İstatistik ve veriler, Türkiye’nin çağdaş uygarlık düzeyinden hızla uzaklaştırılmakta olduğuna işaret etmektedir.
Ülkemizde hala hak ihlalleri yaşanmakta, özgürlükler gasp edilmektedir. İktidar kadını bir tehdit olarak görmekte, yanlış politikalarıyla kadınlarımızın siyasete katılımının önünü kesmektedir. Kadını sadece ailenin bir parçası olarak gören zihniyet sorunludur. Başta, siyasette ve karar alma mekanizmalarında kadınların yeterince yer alamaması olmak üzere birçok problem aşılmayı beklemektedir.
Eşit, özgür ve adil bir dünyayı kadınlarımızla birlikte kurana dek, mücadelemizi sürdürecek ve kadınlar adına hareket etmek yerine birlikte çözüm üretmeyi seçeceğiz.
Bu duygu ve düşüncelerle, kadınlarımıza seçme ve seçilme hakkının verilişinin 81. yıldönümünde tüm kadınlarımızın bu anlamlı gününü yürekten kutluyorum.
YORUMLAR