Rusya’da ortalık karıştı: Renkli devrim hazırlığı mı?
Navalnıy ilk kez Putin iktidarını köşeye sıkıştırmak için yürütülen uluslararası kampanyanın baş aktörü haline gelmiş gözüküyor.
GÖZDE KÖK
17 Ocak’ta kendinden menkul olduğu çok şüpheli bir cesaret gösterisiyle Rusya’ya dönen Aleksey Navalnıy Rusya siyasetinde yeni bir figür değil. Yıllardır “yolsuzlukla mücadele” etiketiyle sürdürdüğü iktidar karşıtı siyasetinde tırmanışa geçmek için belki de hiç bu kadar uygun bir konjonktür yakalamamıştı. Bunca yıldır yelkenini Batı’dan gelen destekle şişirdiği inkar edilemeyecek kadar açık bir gerçek. Ancak ilk kez Putin iktidarını köşeye sıkıştırmak için yürütülen uluslararası kampanyanın baş aktörü haline gelmiş gözüküyor.
Aynı paketin parçası olarak döndü
Başına gelenleri dünya kamuoyu yakından takip etti. Geçtiğimiz yıl Ağustos ayında bir uçak seyahati esnasında zehirlendiği iddia edilen, önce Rusya’da daha sonra kendi talebiyle Almanya’da tedavi gören Navalnıy sonunda iyileşti. Hastaneye kaldırılmasından bugüne kadar geçen zaman boyunca başta Almanya olmak üzere tüm emperyalist devletler ve emperyalist basın Navalnıy’in canına Rus devletinin “geleneksel yöntemleriyle” kast ettiği hususunda ağız birliği içinde oldu. Navalnıy’in zehirlendiği iddiası Rusya’ya karşı yeni yaptırımların ve artık nihai aşamaya gelen Kuzey Akımı 2 Projesinin durdurulmasının bahanesi haline getiriliyor. Aynı paketin parçası olarak Navalnıy 17 Ocak’ta ülkesine dönüş yaptı; havaalanında taraftarları tarafından kahraman gibi karşılanacakken daha önce hakkında çıkan denetimli serbestlik kararına uymadığı gerekçesiyle açılan göstermelik bir dava sonucu tutuklandı. Devletin muhaliflere yönelik politikası biliniyor. Emperyalist merkezler Putin’in sağcı muhaliflerine yönelik baskılara veryansın ede dursun Rusya’da komünistler, devrimciler yıllardır devletin ağır baskılarına maruz kalıyor.
“Navalnıy’e Özgürlük”
Neticede Navalnıy’in havaalanında tutuklanması kimse için beklenmedik bir durum değildi. Navalnıy gelirken bunu hesaba katmış olmalıydı.
Tutuklamanın hemen ardından 23 Ocak’a, yani geçtiğimiz Cumartesi gününe “Navalnıy’e özgürlük” sloganıyla eylem planları yapıldı. Daha önceki Navalnıy eylemleri gibi en çok gençliğin, özellikle liselilerin ilgisini çeken eylemlere katılım çağrıları TikTok’ta çılgınca paylaşıldı. Bunlara Rus ünlülerinin Navalnıy’e destek açıklamaları eşlik etti.
“Navalnıy’e özgürlük” temasının yanı sıra yine son günlerde Navalnıy ve Yolsuzluk Karşıtı Vakfının piyasaya sürdüğü ve kısa sürede viral olan “Putin’in sarayı” videosunun yarattığı tepki de gençleri eylemlere sevk etti. Şu ana kadar tüm dünyada 80 milyon kadar izlenen video Karadeniz’de bir kıyı kenti olan Gelencik yakınında kamu kaynakları ile Putin için inşa edildiği iddia edilen Rus çarlarına yaraşır sarayı konu ediniyor. Bu videonun zamanlaması da ortada bir paket program olduğu konusunda kuşkuları arttırıyor.
Geçen hafta boyunca hükümet eylemlere katılımı azaltmak için teyakkuz halindeydi. Navalnıy’in ekibinden tutuklananlar oldu. Ama en çok hükümetin zayıf karnı olan gençlik tepkisini püskürtmeye yönelik baskılar yaşandı. Sosyal medyada iz sürülerek konuyla ilgili paylaşım yapan liselilerin listeleri okullarında yayınlandı. Velilerin gözü korkutuldu. Emniyet yetkilileri sınıflara girip parmak salladı. Cumartesi günü ise tüm ülke son tahlilde bir devletin aczini gösteren görüntülere sahne oldu. Rusya gibi dev bir ülkede Moskova’da bile binlerle ifade edilen katılım mütevazi kabul edilebilir; ama zaten uzun süredir kitlesel eylemlere sahne olan bir yer değil Rusya. Doğudan batıya tüm önemli merkezlerde hatta bazı küçük kasabalarda dahi insanların sokağa çıkmış olması ise eylemlerin başarısına işaret ediyor. 14-15 yaşında gençlerin karşısına dikilmiş tepeden tırnağa silahlı kolluk güçlerinin manzaraları neyin içine çekildiğini bilen Putin iktidarının kaçınamadığı bir çaresizlik hali.
Devlet içinde kavga mı var?
Siyasi iktidarın eylemlere gösterdiği şiddetli tepki yalnızca genel otoriter çizgisinin bir sonucu değil; Navalnıy’e karşı, hala sınırlı olan toplumsal desteğine rağmen son dönemde özel bir hassasiyet oluşmuş durumda. Rusya’da kimi analistler sağcı lideri devlet içinde süren bir kavga ile ilişkilendiriyor. İşi Navalnıy’in Kremlin’den destek bulduğu tezine kadar götürenler var. Tıpkı SSCB’nin çözülüş sürecinde Yeltsin’in beklenmedik şekilde önünün açılması gibi... Bu senaryoya göre olası bir alt üst oluşta, ya da popüler deyimle renkli devrimde, Putin’le birlikte daha kamucu bir çizgiyi temsil eden kanat, son dönemdeki özelleştirme furyası ve emek düşmanı politikaların mimarı olan liberal kanat tarafından tasfiye edilecek. Daha somut olarak sözü edilen liberal kanadı geçen yıl Putin’in ani bir kararla Medvedev yerine atadığı kendisi de liberal bir teknokrat olan Mişustin’in başkanlığındaki bakanlar kurulunda Finans Bakanı Siluanov ve ekibi temsil ediyor. Böylece, 1990’lardaki gibi emperyalist Batı’ya entegre olmaya yatkın bir iktidar yapısı ortaya çıkacak ve elbette Batı’nın yıllardır bu iş için elde tuttuğu Navalnıy liderliğe yükselecek.
Navalnıy’in devlet içi bağlantıları bir spekülasyonun konusu. Öte yandan iktidarın güncel durumunu gerçekten de Putin’in çekirdek ekibi diyebileceğimiz büyük devlet şirketlerinin başındaki isimlerle güvenlik bürokrasisinden oluşan grubun, ekonomi politikalarının teslim edildiği neo-liberal teknokratlarla koalisyonu olarak yorumlamak mümkün olabilir. Ancak şu anki Rusya devleti içindeki herhangi bir kanada yurtsever/kamucu bir çizgi atfetmenin hiçbir gerçek zemini yok. Olsa olsa egemen sınıf içindeki farklı eğilimleri temsil eden, daha somut olarak Batı’yla ilişkilerde daha pazarlıkçı bir çizgiyle daha teslimiyetçi bir çizgi arasında bir mücadeleden söz edilebilir. Rusya gibi uluslararası anlamda taşları yerinden oynatacak önemde bir devlet söz konusu olduğunda elbette bu mücadele büyük bir önem kazanıyor ve Putin iktidarını hedef tahtasına oturtmuş olan emperyalist Batı’nın ilgisini çekiyor. Pandemiyle birlikte ağırlaşan ekonomik kriz tablosu ve eriyen toplumsal destek uluslararası alanda yaşanan sıkışma ile birleştikçe bu mücadele de kızışıyor.
Devlet içi farklı eğilimler ve çıkar grupları arasında bugüne kadar birleştirici rol oynamış Putin’in başkanlığı sona erdikten sonra ne olacağı ne zamandır konuşuluyor. Bu konudaki belirsizlik sürerken geçen yıl yapılan anayasa değişikliğiyle Putin’e yeniden başkanlık yolu açılmıştı. Ancak bu arada 2018’de alınan emeklilik yaşını yükseltme gibi kararlar sonucu Putin’in uzun yıllardır keyfini sürdüğü yaygın toplumsal desteğin erozyona uğradığı görülüyor. Putin’in zaman zaman hükümet politikalarına itiraz eder görünüp, gıda fiyatlarındaki muazzam artış karşısında bazı temel ürünlerde fiyat sabitlemeye gitmek gibi kozmetik önlemlere başvursa da eski toplumsal desteğini geri kazanması zor görünüyor. Bu durumun Putin’in egemen sınıf ve devlet içindeki klikler için tartışmasız birleştirici konumunu sarstığı düşünülebilir. Geçen ay onayladığı Federasyon Konseyi’yle ilgili düzenleme 20 yıldır iktidarda olan Putin’in ekibiyle birlikte önümüzdeki dönemde olası bir tasfiyeye karşı aldığı önlem olarak görülebilir. Düzenlemeye göre eski devlet başkanları yaşam boyu Federal Konsey’de senatör olabiliyor ve bununla birlikte devlet başkanı bölgelerden gelen senatörlerin yanı sıra Konsey’e 30 kadar senatör atayabiliyor. Bunların bir kısmına ömür boyu senatörlük unvanı verilebiliyor. Aynı düzenleme devlet başkanı danışmanları, bakanlar kurulu üyeleri, Duma ve Konsey sözcüleri gibi devletin kilit noktasında duran siyasetçi ve bürokratların yaş haddinden emeklilik zorunluluğu kaldırıyor.
Navalnıy gerçek bir tehdit mi?
“Navalnıy’e özgürlük” orkestrasına ayağının tozuyla Biden da katıldı. Rus Dışişleri cevaben daha üç gün önce “Amerikan demokrasisinin” başına gelenleri hatırlattı. Amerikan yönetiminin iç dengelerine ne hızda kavuşacağını ve Rusya’nın iç meselelerine müdahale konusunda enerjik yeni bir başlangıç yapıp yapamayacağını yakın zamanda göreceğiz. Almanya’nın Navalnıy severliği bir yandan iktisadi olarak elini rahatlatan, diğer yandan siyasi olarak hayatını zorlaştıran Kuzey Akımı işinden kurtulma stratejisinden ibaret olabilir; ya da basitçe Alman yönetimi Rusya’yı baskı altında tutmanın bir aracı olarak görüyor olabilir sağcı Rus muhalifini desteklemeyi. O nedenle emperyalist dünyanın Navalnıy meselesi etrafında yarattıkları gerilimi ne kadar tırmandıracaklarını öngörmek kolay değil.
Putin yönetimi en başından beri Navalnıy’i Batı’nın kuklası olarak görüyor ve tüm eylemlerinin bizzat emperyalist merkezlerden idare edildiğini iddia ediyor. Rus İçişleri Bakanlığının bu yıl Rusya’yı sarsmak üzere dış destekli girişimler beklendiğine ilişkin yaptığı açıklama, bu yıl düzenlenecek Duma seçimleri öncesi ortalığı karıştırmak üzere hazırlık yapıldığına ilişkin devlet bağlantılı Rus uzmanların değerlendirmeleri, yine aynı uzmanların Belarus’ta yaşananlarla Rusya’da olacaklar arasında kurduğu paralellikler, Putin yönetiminin müdahale korkusu yaşadığını gösteriyor. Korkunun nedeni Batı’nın Putin’i alt etmek konusundaki kararlılığından ziyade Navalnıy krizinin devlet içinde taşlar yerinden oynuyorken yaşanıyor olması.
YORUMLAR